Bölüm 1

11 3 1
                                    

"Boğulacağını bildiğin okyanusa hayranlıkla bakmak ..."


Sabah annem ile babamın bağrışma sesleriyle uyandım. Her zamanki gibi kavga ediyorlardı. Yastıkla kulaklarımı kapattım ama nafile. Kalktığım gibi aşağıya indim. Onlara dönüp "Ne oluyor sabah sabah?" diye sordum. "Ne olacak anan yine boş boş konuşuyor." dedi çok bilmiş babam. "Sen de konuşturmasaydın. Bu kadar basit." dedim. Anneme baktığımda buruk bir tebessümle bana bakıyordu. Babama döndüğümde ise, telefonunu ve anahtarını alıp sinirle evden çıktı. Umursamadım. Genel de her kavgada böyledir de. Annemin yanına oturup ona döndüm. "Ne oldu anne? Yine niye kavga ediyordunuz?" Annem bir anda durgunlaştı. Ne olduğuna anlam veremedim. Sonra annem gözleri dolu bir şekilde döndü. "Kızım sana bir şey söyleyeceğim. Ama beni dinlemeden hemen kalkıp gitme!" Ne olduğunu anlamadığım halde 'tamam' anlamında kafamı salladım. Annem derin bir nefes aldı. "Kızım sen bizim öz kızımız değilsin.!" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Öylece donup kaldım. Kal gelmiş gibiydi. Hareket edemiyordum. Annem endişeyle bana bakıyordu. Annem ama aslında annem olmayan kişi ... Gözlerim doldu ve aniden ayağa kalktım. Hemen odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Dolaptan üzerime karamel rengi bisiklet yaka vatkalı tshirt, altıma da kahverengi bel bağlama detay paçası lastikli pantolon ve beyaz spor ayakkabı giydim. Anahtarımı, telefonumu ve kulaklığımı alıp hemen dışarı çıktım. Koşarak sahile gitmeye başladım. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum. Sahile gelince nefesim kesilmiş bir şekilde banklardan birine oturdum. Dalgaların sesini dinlerken kulağıma kulaklığımı taktım ve gelişi güzel bir şarkı açtım. Ekin Ekinci - Gel Artık şarkısını dinlerken ağlamaya devam ettim. Kaç dakika kaç saat geçti bilmiyorum ama bildiğim tek şey canımın çok yandığı ... Telefonum çalınca elime aldım ve arayana baktım. 

BABAM Arıyor...

Gözümden yaşlar boşalmaya başladı. Aramayı reddedip telefonu kapattım. Denize bakmaya başladım. Sadece dalgaların taşlara vuruş seslerini dinliyordum. Aklıma yaşadığımız güzel olaylar gelmeye başladı. Onlar aklıma gelince benim de gözlerim dolmaya başladı. En sonunda dayanamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Herkesin yuvası olan sahil. Kiminin ağladığı, kiminin mutlu olduğu ama en çokta tarifsiz acı çekenlerin yeridir sahil ... Ben böyle hıçkırarak ağlamaya devam ederken yanıma birinin oturduğunu hissettim ama hiç oralı olmayıp ellerimle yüzümü kapatarak ağlamaya devam ettim. Biri ellerimi tutunca refleks olarak geriye çekildim. Elimi tutan kişiye baktığımda ise küçük bir şok yaşadım. Bu bizim okulun en soğuk ve en sert olan kişi Kerem Batu Akdoğan şuan bana bakıyordu. Ben şaşkınca ona bakarken o elini cebine attı ve bir tane mendil çıkardı. Mendili bana uzattı ve hafif bir gülümsemeyle "Gözlerin çok ağladığın için kızarmış. Hani derler ya 'Hem saatlerce konuşabilecek kadar doluyum hem de tek bir kelime edemeyecek kadar yorgun' diye. Peki sen ne olduğunu anlatmak ister misin Asel?" diye sordu. Bu kimseyle konuşmayan Kerem Batu Akdoğan mı? Yoksa ben rüya mı görüyorum? Çaktırmadan kendimi cimcikledim ama bu kolumu acıtmaktan başka bir halta yaramadı. Kerem'e acı ve buruk bir tebessüm gönderdim ve önüme döndüm. Ellerimi önümde birleştirip yaşadıklarımı düşünüp tekrar Kerem'e döndüm. Ama tek bir farkla. Bu sefer dolu gözlerle Kerem'e bakmaya başladım. Boğazıma bir yumru oturmuştu sanki. Yutkunarak bu yumruyu yok etmeye çalıştım ama bırak yok olmayı sanki biraz daha büyüdü. İçimdeki yangını söndürmek için yanımdaki su şişesinden bir yudum su içtim. Ama sanki yangını söndürmek yerine daha da körükledi. Tekrar Kerem'e baktığımda merakla bana baktığını gördüm. Derin bir nefes alarak "Ailem benim öz ailem değilmiş" dedim ve kendimi tutamayarak tekrar ağlamaya başladım. Bir anda kolumdan tutulduğumu ve bir bedene yaslandığımı hissettim. Ardından ise saçlarımda bir el ve beni teselli eden birkaç sözcük. İşte bugün en çok ihtiyacım olan ve istediğim şey. Güçlü bir beden, teselli eden birkaç söz ve saçlarımı okşayan bir el. Beni güvende hissettiren bir şey. Ellerimi yüzümden çektim ve beni teselli etmeye çalışan bedene sardım. Kerem'in göğsünde saatlerce ağladım. Ama hiç pişman değilim. O kadar iyi geldi ki. En zor ve en kötü gününde birinin yanında olması, seni teselli etmeye çalışması. Kerem kulağıma eğilerek "Yalnızlık bazen şifadır. Kendinle yüzleşmeni sağlar..." dedi ve biraz daha sıkı sarıldı. Bu gece eve gitmek istemiyordum. Kafamı kaldırarak Kerem'e baktım ve kısık bir sesle "Bu gece eve gitmek istemiyorum" dedim. Ama sesimi ben bile çok zor duydum. Kerem hafif bir tebessüm sergileyerek bana baktı ve "İstersen bu gece benim evimde kalabilirsin. Kız kardeşim de evde. Ama eğer istemezsen istediğin yere bırakabilirim." dedi soran gözlerle. Bu adam okulda bu kadar suratsızken şimdi nasıl bu kadar tebessüm edebiliyor anlamadım. Ben de gülümseyerek "Size gidelim o zaman. Şimdi kızlara gidersem ne olduğunu soracaklar ve benim de artık hiçbir şeye halim kalmadı. Çok yoruldum." dedim ama son cümlelerde yüzümü astım ve kafamı eğdim. Kerem ise çenemi tutarak yukarı kaldırdı ve "Tamam asma suratını. Hadi gel. Arabam şurada." dedi ve bana kaldırımın önünde olan siyah BMW i8'i gösterdi. Gülümseyerek başımı salladım ve ayağa kalktım. Kerem önden yürümeye başladı. Ben de Kerem'i takip etmeye başladım. Arabaya binince kemerimi taktım ve Kerem'e döndüm. "Kerem" dediğimde anında bana döndü. "Efendim Asel?" dedi soru sorar gibi. Gülümseyerek "Teşekkür ederim. Her şey için. Özellikle de bugün yanımda olduğun için ve bana yardım ettiğin için." dediğimde dudaklarında çok güzel bir gülümseme oldu. Gözüm gülümsediğinde oluşan çukurlara kaydı. Gamzeye zaafım vardı ve bu adamda çok güzel duruyordu. Daha sonra ne düşündüğümü fark edince utandım ama belli etmeyerek önüme döndüm. O sırada Kerem de arabayı çalıştırdı. "Ne zaman istersen ya da ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa ben senin yanındayım Asel. Bunu sakın unutma. Beni her zaman arayabilirsin." dediğinde minnetle Kerem'e baktım. O da bana döndü ve benim ona baktığımı görünce sırıtmaya başladı. Ben ise utançla kafamı cama çevirdim. Kafamı cama yaslayıp yolun bitmesini bekledim. Araba iki katlı, bahçeli, büyük ve çok güzel bir evin önünde durdu. Kerem arabadan inince arkasından ben de indim ve Kerem'i takip etmeye başladım. Kapıyı çalınca benden maksimum 1 ya da 2 yaş küçük bir kız açtı. Hemen Kerem'in boynuna atladı ve "Hoş geldin abi" dedi. Galiba Kerem'in kız kardeşi buydu. 1.70 boylarında, 50 kilo civarında, beline kadar uzanan düz sarı saçlı, masmavi gözlü, kıvrık ve uzun kirpikli bir kızdı. Çok güzel ve tatlı görünüyordu. Ama Kerem ile hiç benzemiyorlardı. Kerem kardeşinin aksine yeşil gözlü, uzun kumral saçlı, kirli sakallı, gamzeli, uzun ve düz kirpikleri, 1.90-1.95 boylu, 80-90 kilo arasında çok yakışıklı biriydi. Eminim peşinde bir sürü kız vardır. Ama daha önce onun yanında hiç kız görmedim. Belki sevdiği biri vardır. Olur mu olur valla. Adam bildiğiniz meteor yani. Şimdi ben böyle düşününce biraz utandım. Kapıda öylece beklerken birinin kolumu tuttuğunu ve ikisinin de bana fark ettim. Kerem endişeli gözlerle bana bakıyordu. "Şey, pardon. Dalmışım." deyip hafif ve mahçup bir gülümseme takındım. Kerem ve Ecrin de gülümsedi ve Kerem beni belimden hafifçe ittirerek içeri girmem için yönlendirdi. İçeri girince Kerem bana dönü ve bana biraz yaklaşarak konuşmaya başladı. "Aç mısın?" diye sorunca aç olduğumu yeni fark etmiştim. Gülümseyerek "Evet. Ama isterseniz ben yapabilirim. Ne de olsa bugün bana çok yardım ettin ve benim kafamı dağıtmam lazım. Hem el lezzetim çok güzeldir. Yani öyle diyorlar." diye uzun bir açıklama yaptım. Aslında açıklamadan çok ikna etmeye çalışır gibiydim. Kerem de beni anlamış olacak ki gülümsedi. Ben onun gülüşünde takılı kalırken o benim koyu kahve saçlarımı karıştırıp "İkna etme yöntemini sevdim. Ayrıca istediğin her şeyi yapabilirsin. Ecrin sana yardım eder istersen?" bunu söylemekten çok soru sorar gibi söylemişti ve bana soran gözlerle bakıyordu. Gülümseyerek kafamı 'tamam' anlamında salladım. Yeşil gözlerinin mutlulukla parladığına yemin edebilirim. Bir saat öncesine kadar ağlayan ben, bırakın gülümsemeyi ela gözlerimin parladığına yemin ediyorum. Kerem kardeşi Ecrin'i çağırdı ve benimle birlikte mutfağa gönderdi. Mutfağa girince Ecrin'e döndüm. Ecrin de bana bakıyordu. Ben ona bakınca gülümsemeye başladı. Çok sıcak bir kızdı. Abisinin aksine baya da konuşkan bir yapısı vardı. Ben de gülümsememi büyüttüm ve Ecrin'i oturmaya ikna etmeye çalıştım. Ama kız nuh diyor peygamber demiyor. En sonunda derin bir nefes verdim ve aklıma gelen planla sırıtmaya başladım. Ona dönerek "O zaman bu akşam yemeği ben yapayım yarın da sen yaparsın. Olmaz mı?" dudak bükerek son cümleyi söylediğimde Ecrin küçük bir tebessüm edip hemen yanıma geldi ve yanaklarımı sıkmaya başladı. Ben şaşkınca ona bakarken o gülerek yanaklarımı sıkmaya devam ediyor bir yandan da konuşuyordu. "Ay çen yemek mi yapacaksın çen. Ne kadar da tatlı oldun çen öyle." dediğinde kendimi tutamadım ve kahkahayı patlattım. Ecrin de dayanamamış olacak ki benden bir saniye sonra o da kahkahayı patlattı. Bizim kahkahalarımız evi dolduruyor ve yankı yaparak bize geri dönüyordu. Gözüm mutfağın kapısına takılınca Kerem'i ellerini göğsünün altında birleştirmiş gülümseyerek bize bakarken gördüm. Ecrin beni kolumdan tutarak bir yere çekmeye başlamasıyla gözlerim hedefini değiştirdi. Ecrin beni buzdolabının yanına getirmiş ve bana bakıyordu. Hafif bir gülümsemeyle "Ecrin malzemeleri çıkarmadan önce liste yapmamız gerekmiyor mu?" dedim. O da elini kafasına vurarak "Ben onu hep unuttum ya. Kusura bakma." dedi gülümseyerek. Yüzümdeki gülümsemeyi büyüttüm ve omzuna dokundum. "Sorun değil. Arada olur öyle unutkanlık. Hadi kağıt kalem alıp ne yapacağımızı yazalım." dediğimde gülümseyerek kafasını 'tamam' anlamında salladı ve "O zaman sen bekle ben kağıt kalem getireyim." dedi ve cevap vermemi beklemeden gitti. Ecrin mutfaktan çıkınca Kerem mutfağa girdi. Kerem'e gülümseyerek arkamdaki tezgaha yaslandım. O da benim gibi tezgaha yaslandı. Bana baktı ve konuşmaya başladı. "Ecrin seninle iyi anlaşmışa benziyor. Normalde kimseyle iyi anlaşamaz." dediğinde şaşırmıştım. Çok ılımlı bir kızdı. Bu soruyu Kerem'e de sordum. "Ama çok sıcak ve ılımlı bir kız. Gerçekten böyle olduğuna emin misin? Hiç öyle birine benzemiyor." dediğimde o da şaşkınca bana baktı. "Ecrinden bahsediyorsun değil mi? Asla biriyle anlaşamaz. Hatta genelde herkese ön yargılı yaklaşır. Zaten çok az arkadaşı var. Seni tanımadan çok sevdi." dediğinde tekrar gülümsedim. Neredeyse iki saat öncesine kadar ağlamaktan harap olan ben, şimdi gülümsemekten yüz kaslarım ağrımıştı. Kerem'i bekletmeden hemen cevap verdim. "Kafa dengi olduğumuz için olabilir." dedim. Kerem de onaylayan mırıltılar çıkarmıştı. O sırada Ecrin içeri girmişti. Elinde küçük bir not defteri ve kalem vardı. Aklıma gelen menüyle gülümseyerek hemen kağıdı ve kalemi Ecrin'in elinden aldım. Hemen tezgaha dönerek aklımdaki yemek listesini oluşturmaya başladım. Kerem ve Ecrin bana şaşkınca bakıyorlardı. Hatta o kadar komiktiler ki kalemi bırakıp kahkaha atmaya başladım. Kahkahamı duyunca kendisine ilk gelen Kerem oldu. Gözleri dudaklarıma inince utançla kızardığımı hissettim. Yüzümü görmesin diye hemen tezgaha geri döndüm ve listeyi çıkarmaya devam ettim. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 30, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yan Kaderim (Hazırlanıyor ...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin