8. Bölüm

1K 82 105
                                    

Yeni bölümümüz geldi canlarım 😊😊

Nasılsınız, nasıl gidiyor, neler yapıyorsunuz? Hadi gelin yorumlarda buluşalım 👋🏻

Sizi çok seviyorum ♥️♥️
İyi okumalar 😚😚

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Salonda volta atmaya devam eden Görkem'e bağırdım, "Yeter artık... Bir dur!"
"Dur, öyle mi?" dediğinde önümde diz çöktü. "Nasıl durayım Alçin? Göğsündeki koca deliğe rağmen... Bu manyak herifle evlenecek olmana rağmen nasıl durayım?"
Günlerdir süren bu haline gözlerimi devirdim, "Yapmam gerekeni yapıyorum."

Önümden kalkarak saçlarını hırsla çekmeye başladı, yeşil gözlerini kapatıp dişlerini sıktığında sert inlemesi evde yankılanmıştı. Tüm bu olanlar ona ağır geliyordu. Ben onun aksine daha kolay kabullenebilmiştim burayı.

"Delinin teki seni öldürmek istiyor," Bakışlarını Elisa'ya çevirdi. "Onun yalakası rahat öldürmesi için yalanlarla seni buraya getiriyor."
"Yeter," diye bağırarak koltuktan kalktı Elisa.

Görkem'in yanına gelerek kolunu sıkıca kavradı, ben onun bu halini şaşkınca izlerken Görkem'i cam duvarın önüne getirdi.
"Bak," diye bağırdı.
Görkem, ona bakmaya devam ettiğinde "Bak," diye bağırdı bir kez daha.

İkisinin de gözleri dışarıya döndüğünde elimi göğsümdeki yaranın üzerine koyarak yavaşça ayaklandım.
"Ne görüyorsun?" diye sorduğunda ben de bakışlarımı dışarıya çevirdim.
Bir sürü çocuk toplanmış, oyun oynuyordu.

Öfkeli sesiyle konuştu, "Ben de onlar gibiydim. Gülerdim, oynardım, eğlenirdim... Şimdi ise en son ne zaman güldüğümü hatırlamıyorum."
Görkem sessiz kaldığında devam etti. "Benim gülüşlerimi aldılar benden, çocukluğumu aldılar. Şimdi bu çocukların da bana benzemesine izin vermeyeceğim. Onların gülen yüzünün solmasına, kimsesiz kalmasına müsade etmeyeceğim!"

Mor gözleri, sarı gözlerime döndü. "O... O benim çocukluğum, oyun arkadaşım... ama eğer bu çocukların böyle gülmeye devam etmesi için onu öldürmem gerekirse, bunu gözümü kırpmadan yaparım!"

Görkem kolunu ondan kurtardıktan sonra kapıyı çarparak çıktı, koltuğun kenarına oturduğumda kafamı önüme eğdim.
"Gitmeyecek misin sevgilinin peşinden?" dediğinde derin bir nefes aldım.
"Bu yüzden mi kötü davranıyorsun bana?" dedim tek nefeste.
"An... anlamadım?"

Kekeleyerek konuştuğunda kalktım ve karşısında dikildim. "Görkem'den hoşlanıyorsun, sevgilim olduğunu düşündüğün için de kötü davranıyorsun?"
"Yok öyle bir ş..."
"Evet," diyerek sözünü kestim. "Yok öyle bir şey... Görkem benim sadece kardeşim."
Kaşları hayretle havalandığında devam ettim, "Biz birlikte büyüyen küçük çocuklarız. Düşündüğün şey hiçbir zaman gündeme bile gelmedi Elisa!"

Buraya geldiğim günden beri asık olan yüzü, şimdi gülmeye başladığında içimdeki rahatlamayla ben de gülümsedim. Onunla aramda bir sorun olmasını istemiyordum, yavaş yavaş bunu halledecek olmanın huzuru kalbimi ele geçirdiğinde mor gözleri arkama yöneldi.

"Lider..." diyerek kafasını saygıyla eğdi.
Barın ellerini cebine soktu, "Hazırlıkların bitmesine ne kadar kaldı?"
Sözleri Elisa'ya olsada gözleri benim üzerimdeydi.
"İki güne biter," dedi Elisa.
Kafasını sallayarak koltuğa oturduğunda Elisa evden çıkmıştı.

Günlerdir mühürlenme izi için bir çözüm yolu arıyor ama bulamıyorduk. Barın, her gün Kahin'in yanına giderek çözmeye çalışıyordu. Kahin, benden hala korktuğu için ben evde bekleyen taraftım.

Karşısına oturduğumda göğsümü işaret etti, "Nasılsın?"
"İyiyim," dedim sessizce. "Bir şey buldunuz mu?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sadece iki günümüz kaldı," dediğimde gözlerini yere çevirdi. "Bu şekilde çıkamayız insanların karşısına."
"Başka çare yok," dediğinde sesi dalgındı.

Kehanete Doğru (+18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora