ANDERSON MÜZESİ

83 11 61
                                    

Son zamanlarda inanılmaz şeyler gerçekleşiyordu çevremde. Düşünecek ne bir zihin ne de düşünme yetisi kalmıştı. Her şey çok hızlıydı. Hız, midemi bulandıran en önemli unsurken bir diğeri kirpiklerimin arasına sızan kandı.

"İstemiyorum!" diye haykırdım babamın kollarında çırpınırken. Bir tanrıydım. Lanet olsun, ben bir tanrıydım fakat babama bile karşı gelemiyordum. Saatlerdir o kadar ruhsuzdu ki bakışlarım, babamın en ufak tavrında patlamıştım. Çırpınmama rağmen zihnimdeki bir ses, pes edeceğimi söylüyordu.

Kazağımı çevik bir hareketle çıkarıp beyaz göğsümün loş odayı aydınlatmasına izin verdi. Hemen hemen kurumuş kanlar yüzümden bir bir akıyor, beyaz bedenimi kirletiyordu. Ellerime gitti umutsuz gözlerim. Avuç içlerim Harry'nin kafasına dayalıydı bir saat önce. Şimdi ise kıpkırmızı ve yorgundu.

"İstesen de istemesen de bu kirden kurtulacaksın." dedi duygusuz ses tonuyla, pantolonumu indirirken. Ayaklarım güçlükle kurtuldu kirli pantolondan. Duşakabinin kapılarını sert bir şekilde aralayıp olan gücüyle itti beni içeri. Kırgın bedenim süratle duvara çarptığında tok bir ses yankılandı kulaklarımda. Başımı duvardan ayırmadan, göz yaşlarımı geceye bahşettim. Yavaş yavaş çöktüm zemine. Diz kapaklarım yaralıydı. Hayır, hayır... Bütün bedenim yara bere içerisindeydi. Gözlerim, avuçlarıma kaydığında oluk oluk kan fışkırdığını gördüm. Her ne kadar halüsinasyon olduğunu bilsem de acı veriyordu işte. Ağlamamı durdurmuyordu.

Ilık su vücudumun her bir uzvunda dolandı, kırmızılıktan arındırıp beyaza hapsetti. Yüzümdeki kan bir an için, ki bu son bir saattir düşündüğüm şeydi, iğrenç gelmeye başladı. Ellerimle yolarcasına kazıdım bütün suratımı. Uzun tırnaklarım etimi keserken yapabildiğim şey yalnızca hıçkırarak ağlamaktı. Andrew Anderson olalı bu kadar acı çekmemiştim. Sanki bağrımdan bir şey söküyorlardı. Canım yanıyordu; hayat, suratıma okkalı bir tokat geçirirken canımın yanması çok olağandı.

Otantik olan bir şey vardı ki; suratıma çarpmadan, her salise aklımı bir çürük kurdu gibi leşe çevirmeden duramıyordu. Hep bir katil olabileceğimi düşünmüştüm. Ancak hiçbir zaman gerçek gibi görünmemişti gözüme. Olabilme ihtimali fazla, olması imkansız bir şey... Olmuştu. İmkansız diye bir kavramın gerçekliğini reddetmek istercesine oluvermişti. Harry her şeyi bilen tehlikeli bir tetikleyiciydi. Onun ortadan kalkması gerekiyordu düşüncesi beynimde naralar atarken sadece kendimi kandırdığımın farkındaydım.

Gözlerimden intihar eden her bir damla yaş için kolyem daha gür parıldıyordu. Gerçek bir ısı yayıyor, göğsümün yanmasına sebep oluyordu. Hala umutsuz bir şekilde ağlarken kolyeyi avuçlarımın arasına aldım. Mavi kısımlar şiddetle parlıyor, gözümü kamaştırıyordu. Zihnimdeki rahatsız edici ses tekrardan patlak verdi. "Güçlü ol."

"Olamıyorum!" diye kükredim hışımla ayağa kalkarken. "Nefret ediyorum hepinizden! Savaşınızdan, lanet olası evrenlerinizden, defolup giden bedenlerinizden, Froghar'ınızdan ve en önemlisi senden..." Creotes karşımdaymış gibi işaret parmağımı tehdit edercesine salladım. "Senden nefret ediyorum!" Haykırışım duşakabinde yankılanırken mesajımın doğru yere gittiğinden emindim.

"Creotes'in çocuğu." İlahi ses kafamda yankılanmaya devam ederken Harry'e yaptığım gibi başımı ellerimin arasına aldım ve kuvvetimi son damlasına kadar kullanarak sıktım. Fakat hiçbir şey olmamıştı. Oysaki koca bir balonmuş gibi patlayıp bundan kurtulmak istemiştim. "Kendimi bile öldüremiyorum." dedim fısıltıyla. Bedenimin çöktüğünü biliyordum ama buna izin vermeyecektim. O lanet olası kıçını bile kaldırıp gelemeyen tanrı benim zihnimde kol gezerken güçsüz düşemezdim. "Savaş mı istiyorsun Creotes?"

Yumruğumu duşakabinin camına geçirdiğimde arada görünmez bir duvar varmış gibi dalgalandı. Kasığımdaki yara kendini belli etmek istermişçesine parıldadı. "Savaş istiyorsan savaşacağım. Önüme çıkan herkesi öldüreceğim Creotes ve biliyorsun, bu ilk defa olmayacak." Histerik bir kahkaha atmamın ardından devam ettim. "Seni buraya getirip parçalayacağım ve cesedini asla bulamayacakları bir yere saklayacağım. Bu saatten sonra hepiniz benim yüceliğimden korkar hale geleceksiniz. Sen evrenlere hüküm bile geçiremiyorken bu saatten sonra şeytanı oynayacağım Creotes."

SONSUZWhere stories live. Discover now