BLACKSPELL OMEGA

216 8 0
                                    

Her şeyi bir kenara bırakarak başlayalım. Deathspell Omega'nın türlü çığır açıcı ve uhrevi yönünü görmezden geldikten sonra elimizde kalan posaya baktığımız zaman, karşımıza en basit anlamıyla "üretken bir black metal grubu" çıkıyor. Üretim lafını duyduğunuz zaman aklınız direkt olarak "piyasa" kavramına kaymasın, zira Deathspell Omega'nın üretim yaptığı alan tamamıyla estetik bir çerçevede ilerliyor.

Her estetik kaygı gibi, eski ile yetinemiyor, önüne çıkıp onu engelleyen çalılıkları elindeki bıçak ile paramparça ederek, sonsuz gibi görünen bir yolu takip ediyor. Deathspell Omega, "yeni" adlı bir kenti, asla ele geçiremeyeceğini bilmesi rağmen kuşatan ve kuşatmayı kaldırmayı reddeden bir anlayış ile hareket ediyor.

Şimdi ise o kenara bıraktığımız her şeyi tekrar formülün içine dâhil edelim, karşı karşıya kaldığımız manzaraya neden bu kadar şaşırdığımızı, anlam veremediğimizi bir kez daha düşünelim ve analizimize devam edelim. Deathspell Omega'nın mirası hakkında uzun uzadıya bilgi vermek gibi bir niyetim olmadığı için, direkt olarak şunu belirtmek istiyorum: "Drought", grup diskografisi içinde en çok dikkat çekecek yapıtlardan biri sıfatını kolaylıkla alabilir. Söz konusu grup göz önünde bulundurulduğunda, başka bir "en çok dikkat çekecek yapıttan" söz etmek bir miktar şüpheli gözükebilir ancak grubun aynı kalmayı devamlı şekilde reddettiği düşünülürse, EP'nin anlatmaya çalıştığım önemi daha çok vurgulanacaktır.

Her estetik kaygı gibi, eski ile yetinemiyor, önüne çıkıp onu engelleyen çalılıkları elindeki bıçak ile paramparça ederek, sonsuz gibi görünen bir yolu takip ediyor. Deathspell Omega, "yeni" adlı bir kenti, asla ele geçiremeyeceğini bilmesi rağmen kuşatan ve kuşatmayı kaldırmayı reddeden bir anlayış ile hareket ediyor.

"Drought"un çoğu dinleyicinin gözündeki ilk sıfatının "zayıf" olacak olması şaşılacak bir durum değil. "Paracletus" ile bazı kalıpları tamamen terk ettiğini belli eden grup, artık tamamen bir senaryo anlatımı usulünü benimsemiş durumda. İnternet'e yayılmış durumda olarak görebileceğiniz "math" yakıştırmaları, Kayo Dot'tan Slint'e, hatta Don Caballero'ya kadar uzanıyor. Grubun önceki albümlerinin neredeyse hepsinde kullandığı emreden anlatıcı tonu terk edilmiş ve yerini, gördüğü korkunç rüyadan uyandığı anda kalemine sarılan, dimağı kuvvetli bir yazarın kelimelerine bırakmış. Deathspell Omega, yavaş yavaş bir insan kimliğine bürünmeye başlamış bu EP'de. Yani "Kénose"nin, "Paracletus"un, "FAS"ın veya herhangi başka bir Deathspell Omega albümünün "Drought"un karakteri üzerine düşürdüğü gölgeler, EP'nin asıl kimliğini daha da fazla gizlenmesine neden oluyor. Grubun üçlemeyi tamamlayarak oluşturduğu eşi benzeri olmayan tasvir, tekrar yontulup daha dünyevi bir hâl aldıkça önceki hâllerinden daha yetkisiz görünmeye başlıyor.

İşte bir numaralı ilüzyon da bu noktada doğuyor bence. Yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere, Deathspell Omega devamlı suretle "yeni için" saldıran bir grup. 1998'den beri süregelen kariyerlerinde de devamlı olarak bu anlayışı sürdürdüler ve bu anlayışın yokluğunda eleştirilemeyecek bir mahiyet kazandılar. Ortaya çıkardıkları eserlerin onlara kazandırdıklarını da, "geride bırakılmış" sıfatlarını da unutmuyorlar. Bu anlayış dâhilinde değerlendirildikleri zaman, kronolojik olarak daha erken dönemde yayınlanan bir Deathspell Omega albümünün, yaratıcılarının tanımladığı müzikal evrende daha "ileri" olması gibi bir durum söz konusu değil. İnsani evrimlerinin yanında müziklerini de sürükleyen, belki de müzik ile beraber evrilen, "müzisyenlerden" kurulu bir grup olduğu gerçeği de bu noktada ağır basıyor.

"Drought"un sahip olduğu karakter asla zayıf değil; yanıltıcı. Unutmamanız gereken tek şey ise, karşınızda her türlü özellikten arındırıldığı zaman bile yeniyi tanımlayabilen bir oluşum olduğu. Tek tahmin ile yanılmadan önce ne dediklerine iyi kulak verin.

.Bilinen ve Bilinmeyen Metal grupları.Where stories live. Discover now