sekiz

409 51 4
                                    

soobin: naber?

jisu: ilk defa bana yazdın.

hem de isteyerek, gözlerime
inanamıyorum.

soobin: tanrım, o kadar kötü
biri miydim?

jisu: biraz...

soobin: sıranın üstüne çilekli
süt bıraktım, içmek istersin diye.

jisu: sana kötü bir haberim var...

ben zaten bu sabah içmiştim.

soobin: olsun, tekrar iç.

hatta istersen farklı bir
şey de alabilirim, meyve suyu
vesaire.

jisu: uzun zamandır seni
bu kadar mütevazi görmüyordum.

şey gibi davranıyorsun...
yeji'nin karşısındaki soobin gibi.

soobin: yeji'nin karşısındaki
soobin mi? o da ne?

jisu: yani, benimle konuşurken sürekli emrivaki konuşurdun.

kısa cevaplar verip kestirip
atardın, ancak şu an yeji'yle uzun uzun konuşan soobin gibisin.

yani demiştim ya, artık seni
tanıyamıyorum soobin diye,
o soobin gitmiş... yerine de eskiden
tanıdığım mütevazi soobin gelmiş gibi.

ortaokuldaki sıra arkadaşım soobin gibi...

soobin: hey, bu kadar farklılaştığımı bilmiyordum senin gözünden.

jisu: benim gözümden
dünyaya bakmak istemezsin.

soobin: belki isterdim... derslerim
harika olsun, öğretmenlerim beni
övsün... harika şey.

jisu: bu konuyu daha önce
konuşmuştuk soobin.

böyle biri olmaktan nefret
ediyorum, her gün eve gittiğimde
annemin önüme yığdığı test
kitaplarını gece yarısına kadar
çözmekten, bir öğrenciye göre
düşük olmayan ama anneme göre
düşük olan her bir notu aldığımda
yediğim azardan, hatta not
ortalamam azıcık olsun
düştüğünde odama kapatılmaktan
nefret ediyorum.

soobin: ben bilmiyordum...
üzgünüm jisu.

jisu: bilmiyor muydun?

ama anlatmıştım soobin.

birkaç hafta öncesinde anlatmıştım,
gerçi... konuyu yeji'ye çekip
önemsememiş olabilirsin.

soobin: üzgünüm, normalde
seni ne kadar önemsediğimi
biliyorsun.

sonuçta biz uzun yıllardır
arkadaşız ve senin başını bir
şey gelse ilk ben koşarım, aynı
şekilde bana bir şey olsa ilk sen
koşarsın.

jisu: evet... koşarız...

biz farklıyız... diğerlerinden,
ötekinden, şundan, bundan...
fark etmiyor, her şekilde farklı
olduğumuzu gösteriyoruz.. bu
hayatta en çok incinen, yıpranan da
bizdik ve bu şekilde farklılaşan da...
biz kötü değiliz, soobin.. biz farklıyız
ve iyi ki de böyleyiz.

senin ne kadar incindiğini
gördüm, her gün o taş merdivene
oturup avuç içlerini yarana kadar nasıl tırnaklarını geçirdiğini gördüm.

elini korumak istedim... kendine zarar vermemeni istedim.

çok farklı bir insansın, karşındaki
incitmemek için kendine
zarar veriyorsun.

ben de senin gibiyim,
başkalarını kırmamak için
kendim yıpranıyorum.

ve böylece, adımız kötüye çıkıyor.

ama değiliz... kötü değiliz
ve iyi ki de farklıyız.

soobin: jisu, sen iyi misin?

hey.

neredesin?

sınıfta mısın?

choi jisu!

beni bekle, yanına geleceğim.

hey!

[iletildi,✅]

we are dalla | soobin lia ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin