I

214 16 53
                                    

I

Sokak lambalarının sarı loş ışıkları, Harry'nin kendisini attığı ıssız sokağı belirsizce aydınlatıyordu. Sırtını duvara yaslamış, kesik nefesler alırken terleyen alnını elinin tersiyle sildi. Vücuduna yayılan rahatlama hissi, kendisini yavaşça yere doğru çekerken kahkaha atıyordu. Bulanık bakışları ayaklarının önündeki iğneyi bulunca bir kahkaha daha patlattı. Birkaç dakika yoksunluğu çektiği maddenin keyfini sürdükten sonra, tanıdık olmayan bir his kaşlarını çatmasına sebep oldu. Birdenbire normalde olduğundan daha fazla terlemeye başladı, nefesleri birbirine karışırken bilincinin kapanacağını tahmin etmiyordu. Hayat her zamankinden daha yavaş, kalbi aksine daha hızlıydı. Birazdan kaskatı kesilecek kasları kendisini daha fazla taşıyamaz hale gelince başı kaldırıma düşüverdi. Hemen yüzünü sıyırıp geçen karıncalar neden gürültücüydü bugün? Harry nefes aldığını hissetti, ancak bu his yolda görüp adını hatırlayamadığı bir tanıdık gibi geçip gitti bedeninden. Kendisini huzursuz uykunun kollarından kurtarmak için ne şansı ne de enerjisi vardı. Bir türlü kapayamadığı ağzından akan salyanın soğukluğu tüm bedenini dondururken gözleri tam karşısındaki çöp poşetine takılıp kaldı. Gördüğüm son şey bu olmamalıydı diye düşünmek istedi, sonra hayatındaki tüm başarısızlıklarının mirasına öylece bakarak beyninin kendisini terk etmesine izin verdi.

*** 

Emrys, kendisini bildi bileli bulduğu kağıtlara bir şeyler karalamaktan oldukça keyif alırdı. Yaşadığı her önemli anı, şahit olup kendisini etkileyen her olayı bir kenara not alıp, uzun bir süre tozlar içerisinde kalacağını bilse bile bir defter haline getirirdi. İşte tam da bu yüzden, hayatı boyunca hep bir gazetede köşe yazarı olmak istemişti. Köşe yazarlığı, kendisinde büyük gazete başlıklarından, fazlasıyla tutan magazinlerden ve reklamlardan çok daha önde geliyordu. Çünkü orada, o paragrafı okuyan bir avuç insana anlamlı bir şeyler bahşedebiliyordu. Fakat bugün saatlerce kendisini söylenmekten geri alamamıştı. Patronları, çoğu işi kendisine yıkmak ile kalmamış, üstüne üstlük dalga geçer gibi ayak işlerini de yaptırmışlardı. Ve Emrys, ayaklarını sürükleye sürükleye evinin yolunu tuttuğu sırada kendi kendine homurdanmaktan başka bir şey yapmıyordu.  Kendisini aylar önce ziyarete gelen annesi ve üvey babasının karanlık sokaklar üzerine verdiği telkinleri umursamak için çok yorgundu. Klasik kış havasına göz devirdikten sonra üşüyen ellerini ceplerine daldırdı ve birkaç gündür yaptığı gibi kestirme yola giriverdi. Kulaklığını unutan bir başkası olmadığı için kendini keyiflendirme işinden de sorumluydu aynı zamanda. Eve gidince yiyeceği sıcak makarnanın hayalini kendine mırıldanırken çöp konteynerinden gelen korkunç nefes sesleri ile ürperdi. Merakı içini kemirse de korkusu ağır basıyordu. Sonra okuldaki profesörlerden biri sanki alay eder gibi zihninde belirip bir gazetecinin korkak olamayacağını söyleyerek dürttü Emrys’i. Temkinli adımlarını sese yönlendirirken bir yandan da telefonunu sıkıca kavrayıp 911’i her an tuşlamaya hazır bekler vaziyetteydi. Önce kendisinden daha yorgun ve eski görünen spor ayakkabılar görüş alanına girdi. “Bu soğuk havada bu ayakkabılarla nasıl dolaşabilir bir insan?” demeye kalmadan onun bir ceset olduğu düşüncesiyle geriye sıçradı. Bir dakika, o bir cesetse nasıl nefes alabiliyordu? Soru yağmurunda ıslanmak için doğru zaman değildi, yerde adeta can çekişen uzun boylu çocuğun yanına eğilmekte gecikmedi. Ayakları altında çıtırdayan şeyin bir şırınga olduğunu görünce kocaman açılan gözlerini titreyen bedende gezdirdi ve ilkyardım dersinden hatırladığı kadarıyla ağzındaki köpüklerden boğulmak üzere olan genci yan çevirmek için olağan gücünü kullandı. Ellerinin altında titreyen bedene dehşetle baktı. Silik bir şekilde "Neden?" sorusu geçti aklından. Girdiği şokun etkisi kendisini soğuk kanlılığa bırakırken ambulansı aramayı akıl etti. Her gün altın vuruş yapan birileri ile karşılaşmadığı için, neyin iyi geleceğini bilmiyordu, ama bir şeyler yapması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Bu yüzden, aynı dizlerinin dibindeki beden gibi sabit duramayan ellerinden biri ile usulca uzanıp çocuğun kumral, kıvırcık saçlarını okşamaya başladı. Bir yandan da her şeyin yoluna gireceğini mırıldanıyordu. Karanlık sokakta, kesik nefesler dışında hiçbir şey işitmiyordu. Tekrar "Neden?" sorusu yankılandı aklında. "Bir insan bunu neden kendine yapar ki?" diye devam etti yankı. Nasıl görüyordu acaba şuan etrafı? Görebiliyor muydu? Burada olduğunun farkında mıydı? Ya da ruhunun bedeninden çıktığını hissetmiş miydi?.. Düşünceleri istemeden yerde yatan bedenin yerine geçmeye çalışırken buğulu zihnini o meşhur siren sesi böldü. Gecenin tüm karanlığına savaş açan ambulans ışıkları kıvırcık saçlı çocuğun yüzünü bir aydınlatıp bir siliyordu, tıpkı nefesleri gibi. İlkyardım ekibinin müdahalesi için geriye çekilirken kendi aralarında gülüşen polislerin sesini duydu. “Şimdi kurtulsa bir dahakine ölecek!” sözlerini işitmek biraz ağır gelmişti doğrusu. Bir hayattan umut kesmenin ne kadar kolay olduğunu düşündü. Çatılan kaşları keyiflerine bakan memurların üzerinde hırsla gezinirken boğazını temizledi ve ifadesinin alınacağına dair zırvaları dinlemeye koyuldu. Göz ucuyla hemen hemen kendi yaşlarında olan genci yokluyor, bir yandan da olaya nasıl dahil olduğunu aktarıyordu cümleleri tokatlayabildiği kadarıyla. Uzun çocuğu ambulansa bindirmişlerdi, kendisinin ayaküstü tanıklığı alınmıştı ve eve gitmemesi için hiçbir sebep kalmamıştı. Peki içine yayılan huzursuzluk neydi? Tahmin etmesi güç değil, tek varlığı birkaç doz olan bu genci tıpkı sokaktaki gibi kimsesizliğe teslim etmeyi kabullenememişti elbette. Polislerin tuhaf bakışlarına rağmen kendisini de hastaneye götürmelerini pek de kibar olmadan rica etti. Eh, böylece bir işe yarayacaklarını düşünüp sorumsuz davranışlarına karşın onları yorarak intikamını da almıştı. 

××××××××××××××××××××××××××××××××

thelastgirlofkrypton ile yazdığımız kısa bir hikayenin ilk bölümü idi
meet me in the hallway şarkısından esinlendik, üzerine bir kurgu hazırlamak istedik
o yüzden, enjoy xx

•hallway• [h.s]Where stories live. Discover now