1.BÖLÜM

2.2K 189 83
                                    

Multimedia'da kitabın tanıtım videosu var. Bu kitap kesinlikle hayal ürünü değildir. Tamamı gerçek olaylardan esinlenerek yazılmıştır. Karakterlerle iletişime geçip onları yakından tanımak isteyenler bana ulaşabilirler. Dikkatli olun kitabın içinde kaybolabilirsiniz. Böyle bir durumda müessesemiz sorumlu değildir.

Gecenin gürültüsü karşısında atın üstündeki kadın ve adamın susmaktan başka çareleri yoktu. Kadın atı sürebileceği kadar hızlı sürerken adam kucağındaki iki kız bebeği paltosunun altında saklamıştı. Arkalarından gelen seslere aldırış etmeden ,telaşlarını birbirlerine göstermeden ilerlediler.

Ormanı arkada bırakarak doğan güneşi takip ettiler. Güneş tam tepeye gelip oyun oynayan çocukların sesini duyduklarında kadın atı durdurdu ve tenleri solmuş uyuyan iki bebeği öptü. Adama gülümsedikten sonra atı tekrar sürdü.

Oyun oynayan çocuklar büyüyüp hayvanları eğitmeye başladıklarında kadın atı durmadan sürmeye devam etti. Çocuklar büyüyüp kendilerine insan demeye başladılar. Savaşıp birbirlerini öldürdüler. Yaşadıkları mağaradan çıkıp kendilerine bulutlardan daha yüksek olan binalar yaptılar.

Konuşmayı daha bilmeyen iki bebekte kendi adlarını sessizce söylediler. Esmer bebek gözlerini kapatarak "Pamira" , sarışın bebek de gözlerini kapatarak "Mimoza" dedi. Kadın atı durdurdu ve attan indi. Esmer bebeği kucağına alarak tebessüm etti. "Pamira" ismini aldı esmer bebek. Sarışın bebeğe de "Mimoza" diyerek fısıldadı.

-8 YIL SONRA-

Pamira arabanın içinde sabırsızlıkla annesinin kollarında ağlayan Mimoza'yı bekliyordu. Babası arka koltukta oturan Pamira'nın saçlarını okşamaya başladı. "Ne olursa olsun kız kardeşine bakmalısın. Kalplerinizdeki bağı yok etmeyin. Eğer bir gün kalpleriniz ayrılırsa ata ihtiyacınız olacak." Pamira gözlerini kıstı ve kafasını sağ omzuna doğru eğerek babasına baktı.

O sırada kızarmış gözleriyle Mimoza arabaya bindi. Yolculuk Mimoza'nın sessiz ağlayışları ve Pamira'nın şarkı söylemesiyle geçti. Kahverengi gökyüzündeki arabalara baktılar ve düşündüler. Gökdelenlere bakarak iç çektiler. En sonunda halkın gürültüsünden kurtulup gezegenlerinde çok az kişinin varlığını bildiği bir askeri bölgedeki bir tesisin içine girdiler. Her şey canlı ve bir o kadar korkutucuydu. Pamira'nın ilk dikkatini çeken herkesin bir grup halinde hareket etmesiydi. Herkesin yüzünde yapaydan bir gülümse vardı. Gözlerinde ise hırs ve kazanmaktan başka hiçbir şey göremedi Pamira.

Kızlardan ve erkeklerden oluşan gruplarda kimisi bir makine üzerinde çalışırken kimisi antrenman yapıyordu. Herkesin üzerinde ise bedenlerini saran tek parçadan oluşan kıyafetler vardı.

Araba durduğunda babaları iki kızına döndü. "Umut olun." Dedi ve Pamira önde olmak üzere arabadan indiler. Karşılarında duran gökdelene şaşkınca baktıktan sonra Pamira kız kardeşinin elinden tutarak gökdelenin devasa kapısına doğru yürümeye başladılar.

Kapının önünde duran onların yaşında birçok çocuk vardı. Hepsi de neşeyle birbirleriyle konuşuyorlardı. Kimse neden burada olduklarını bilmiyorlardı. Büyük kapıdan uzun boylu saçlarını ensesinden topuz yapmış esmer bir kadın girdiğinde tüm çocuklar sustu. Kadın el işaretiyle tüm çocukları çağırdı. Kadın önde ve çocuklar arkada gökdelenin içine girdiler. İçerisi beyaz ve sonu gelmez gibi duruyordu.

Kadın gür sesiyle çocuklara kuralları anlattı ve kırk çocuğu dört gruba ayırdı. Kadın hiçbirine amaçlarını, neden orada bulunduklarını söylememişti. Bu dört grup ise eğitimlerinin son seviyesine gelene kadar birbirlerini görmeyeceklerdi. On yıl sürecek bu eğitimde Pamira ve Mimoza da ayrı gruplardaydı. Çocuklar ne olduğunu bilmeden farklı dört kapıya doğru ilerlediler. Her gün aynı saatte kalkıp, aynı saatte yemek yiyip, aynı saatte dinlenip, aynı saatte uyumak üzere dağıldılar.

Pamira ve Mimoza ise bir köşede durarak kendi etraflarında dönmeye başladılar. Bunu yaparken ise küçük bir şarkı mırıldandılar. Hiç kimse onların şarkısının sesini duymadı. Hiç kimse onların kendi aralarında yaptığı anlaşmayı görmedi.

MEŞGALEWhere stories live. Discover now