XIX | y a r a l a r

119K 8.3K 25.3K
                                    

Selamlar, şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm oldu. Keyifle okuyun. 🤍



Kaldık Böyle - Efkar
Cüneyt Ergün - Bilinmeyen Saati Uygulaması
Teoman - N'apim Tabiatım Böyle

HÜKÜMRAN

19

"YARALAR"

Dağ evinde kaldığımız gece, bize saldıran o üç adam gerçekten de bir şey bilmiyordu.

Tek söyledikleri her türlü illegal suça hizmet veren bir çeteye çalışıyor olduklarıydı; emir aldıkları çete liderlerinin dışında hiç kimseyi tanımıyorlardı. En baştakini bile.

O çete liderleri ülkenin dört bir yanına, her türlü suçu işlemeleri için adam salıyorlardı. Adamlar işleri düzgünce yaptıklarında yüklü miktarlarda para alıyorlar, beceremediklerinde ölüyorlar, yakalandıklarında ise o işi kim için yaptıklarını bile itiraf edemeyecekleri bir sorgunun ortasına düşüyorlardı. Şansları varsa kurtuluyorlar, en fazla birkaç gün daha yaşayacak kadar hak kazanıyorlardı çünkü çete onları sağ bırakmıyordu.

O gece, boğazıma bıçak yaslayan adamın söyledikleri doğruydu.

İşi eline yüzüne bulaştırdığı için er ya da geç ölecekti, eğer Aybars ona sırf hasta çocuğu için yardım etmeseydi.

Sonuç olarak, dağ evinde bize kimin saldırmak istediği belirsizdi. Amaç beni ortadan kaldırmaktı ama başarılı olamamışlardı. Bunun için onları üstümüze salan Resul Kayhan mıydı yoksa bir başkası mıydı bilmiyorduk. En azından ben bilmiyordum, Timur'un bana söyledikleri bu kadardı.

O geceden beridir Aybars'ı görmüyor, sesini duymuyor ve onun evinde kalmıyordum. Tam bir hafta olmuştu. Aybars Mudanya'da, ailesinin yanındaydı. Sezen Hanım dediğini yapmış ve Aybars'ı Kartal içeriden çıktıktan sonra Mudanya'daki konağa çekmeyi başarmıştı.

Yadırgamıyordum fakat bu durum, adını koyamadığım bir duygu yaratmıştı içimde. Neticede tahliye olduğum günden bu yana ondan ayrı bir günüm geçmemişti. İtiraf etmesi güçtü ama ona fazlasıyla alışmıştım ve şimdi boşlukta hissediyordum kendimi.

Timur'un evinde bir misafirden çok ev sahibi gibiydim, o kadar dost canlısı bir adamdı ki Aybars'ın evindeyken ilk günlerde kapıldığım o yabancılık hissini asla tekrar tatmamıştım. Yine de bu, Timur'un evinde olmaktan hoşnut olduğum anlamına gelmiyordu. Timur asla öyle hissettirmese bile çoğu zaman bir sığıntıdan farksızdım.

Aybars bir şeyler düşünüyor, sık sık planlar yapıyor ve o planları sadece Timur'la paylaşıyordu. Ben her zamanki gibi her şeyden habersizdim. Ama sormuyor, merak bile etmiyordum. Olacakla öleceğin önüne geçilemeyeceği gerçeğini çaresizce kabul etmiştim. Yalnızca bekliyordum.

Timur güvenliği olan, lüks bir sitede yaşıyordu ama buna rağmen Kubilay hep buralardaydı. Tam bir haftadır evden çıkmıyor olmama rağmen bir şekilde etrafta dolanıyor ve her ihtimale karşın beni koruyordu.

Belki Resul Kayhan'dan, belki Kartal'dan, belki de Behzat Beyoğlu'ndan.

Restorana gitmediğim için güller de gelmiyordu tabii. Ama bu, o adamın şu an nerede olduğumdan habersiz olduğu anlamına gelmezdi. O adam geçmişten bir şeyler biliyordu, belki de bunun için peşimdeydi. Masum olduğuna asla inanmıyordum, bu hayatta babama bile güvenmezken, tanımadığım hiç kimse için iyimser düşünemezdim.

Bir hafta benim için uzun bir zamandı, düşünmek için yeterince vaktim olmuştu. Geçmişi, şimdiyi ve sonrayı... Aybars'ı, kendimi, Kartal'ı ve hatta Savaş'ı... Aklımda ve kalbimde bir mahkeme kurmuş, her ikisinde de uzun uzun yargılamıştım bizi. Suç kimindi? Bugün bu kadar ceza çekmeyi hak etmiş olmak için geçmişimiz yeterince kirli miydi?

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin