six

184 22 83
                                    

katelyn tarver, you don't know

*

Aylar geçmişti. Arada sırada zihnim bulanıyor, ne yaşadığımı ya da hayatımın seyrini unutuyordum, Min Yoongi'yi kafamda bir yere oturtamıyor ve bundan çok korkuyordum. Zihnim çöplüktü benim için, dünyamda öyle. Fakat Min Yoongi bu fikrimi öğrendiğinde yüzüme uzunca bakmış ve ansızın gülümseyivermişti. Yüzüne sabah güneşi doğuyordu, kulağının arkasında kardelen duruyordu ve bana öyle güzel gülümsüyordu ki, söylediğim şeyden utanmıştım. Zihnin cennet, demişti. Dünyanda öyle.

Sanki uzun parmaklarıyla avcumdaki çiçeklerimi kendi eline aldığında, solmuş çiçekler avuçlarının içinde can buluyordu. Dudaklarından çıkan sözler o konuşmadan önce anlamsızdı da, onunla birlikte anlam kazanıyordu. Sonra anlamıştım zaten. Zihnim cennetti, dünyamda öyle. Çünkü içinde Min Yoongi vardı, gözlerimi kapattığımda, ağladığımda, çiçeklerim solduğunda ya da zihnimde kıyamet kopmaya başladığında. Bazen ellerimi büyük ellerinin arasına alıyor, bazense parmak boğumlarıma yara bandıyla çiçekler bantlıyordu. Birazdan geçecek diyordu sonra. Zihnin senden özür dileyecek.

O söylediği için midir bilinmez, kafamdaki sesler susuyordu bir anda. Nasıl tanıştın böyle bir adamla? diyorlardı bazen. Nasıl senin gibi birisinin yaralarına çiçekler yapıştırdı? 

Bazen fazla geliyordu bana. Üstelik ilk kez abarttığımı düşünmüyordum çünkü daha önce kimse Min Yoongi'yi yüzüne sabah güneşi doğarken izlememişti. Zihnim cennetti çünkü Yoongi orayı güzelleştirmişti.

''Gözlerimi kapattığımda her şey geçiyor biliyor musun? Acı, öfke, kırgınlık. Hiçbir şey duymuyorum.'' dedim gülerek ağaca yaslanırken. Sohbetlerimizin konusu olmazdı hiçbir zaman. O da geriye yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. 

''Ya da kendini kandırıyorsun,'' sonra bana baktı. ''Kendini kendi dünyanda kaybetmişsin, gözlerini kapatınca oraya gidiyorsun,'' dedi. 

''Bu kötü bir şey mi?'' diye sordum yüzündeki durgunluğa bakarak. Birkaç saniye daha gözlerime baktıktan sonra cebinden bir yara bandı çıkardı, ben de hemen bir papatya çıkartıp avuçlarına bıraktım. Göz temasımızı kesmişti. 

Yara bandıyla çiçeği bileğime tuttururken, ''Bana bu hayatta yapmak istediğin tek bir şeyin kaldığını söylemiştin ilk zamanlarda,'' dedi. ''Sonra hayattaki amaçlarının biteceğini çünkü yapmak istediğin her şeyi yapmış olacağını.''

Gözlerime baktı. ''Neydi o?''

Ellerini çekerken bileğime baktım, gülümseyerek kafamı kaldırdığımda gözlerindeki tereddütü net bir şekilde görebiliyordum. Yara bandı tutan eline bir papatya bıraktım.

''Belki bir gün öğrenirsin.''

''O kadar çok hata yaptım ki,'' dedim burnumu çekerek. Her zaman ki gibi, kolları göğsünde gayet olgun bir şekilde beni dinliyordu. ''Ama bilerek olmadı, kimseyi bilerek kırmadım. Sadece kimseyi anlayamadım. Çok çalıştığım için birisi benden nefret etti, arkadaşlarıma bencillik ettiğimi söyledi. Belki haklıydı ama nasıl düzelteceğimi hiç bilemedim. Benim için kimse bir şey yapmasın istedim ama kimse beni dinlemedi. Birileri beni sarsmaya çalıştı, birileri elimdem tutmak istedi sonra korktu, birileri yardım almamı istedi. Zihnimde kopan kıyametleri sanki birdenbire hepsi görmeye başlamıştı.''

''Altı kere intihar etmeye çalışmışsın Jimin,'' dedi Yoongi ifadesizce. 

''Korktum ki her seferinde,''' Gözlerini bana çevirdi. ''Daha her şeyi yapmadığım aklıma geldi hepsinde, hep vazgeçtim son saniyede.''

''Mesela?''

Ona gülümsedim.

''Belki bir gün öğrenirsin.''

trouvailleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin