|Bölüm 2|

782 62 83
                                    

-"Yagami-San? Dinliyor musun?"

Bir cuma öğleden sonrası, sınıfta otururken, düşünceleri öğretmeni tarafından dağılan Light Yagami öğretmenine baktı.

-Özür dilerim öğretmenim. Evet?"
-"Sayfa 394 de ki metni çevirir misiniz?"

Dersin İngilizce olduğunu olduğunu anlaması bile bir kaç saniye süren Light, kitabını alıp, metnin olduğu sayfayı açıp ayağa kalktı.

-"Hedefleri başarı ile tamamlanınca, genç şaşkınlığını gizleyemez oldu ve-"

Cümlesi, dışarıdan gelen yıldırım sesi ile kesildiğin de, Light, ürpermeden edemedi.

-"Baya şiddetli bir yıldırım dı"

Öğretmeni doğru söylüyordu, bu yıl Japonya da duyulan şu ana kadar ki en gürültülü yıldırım dı.

-"Lütfen devam et, Yagami-San"

Metni okuması, dersin bitmesi ve okuldan çıkması, göz açayıp kapayıncasına kadar çabuk geldi Light'a.
Zaten bugünlerde her şey ona daha heyecanlı geliyordu.
Aklına denk gelen şeye uydu ve arkasına, okuldan arkadaşlarına baktı.
O Solgun ve bir şeyler saklar gibi duran bakışlarına aldanmayan kişilere 'arkadaş' diyemezdi. Bundan emindi.
Evine doğru giderken, sağından Shinigami Ryuk un sesi geldi

-"Bugün yine eve gideceksin değil mi? Light?"

Bir çok kez, Ryuk a evin dışında onunla konuşmamasını söylemişti ve Ryuk da hep dediklerini düzgünce yapmıştı. Herhalde önemli bir şey söyleyecek idi.

-"Evet gideceğim. Neden sordun? Ryuk?"

Kısık ve dikkat çekmeyen bir şekilde konuşmaya çalıştı. Sonuçta yaşadığı Kanto bölgesi oldukça kalabalık bir yerdi.

-"Eğer, yine her zaman ki gibi yapacaksan, elma almaya gidelim diyecektim"

Light, sinirlenmeden edemedi. Yine birisinin onu takip ettiğini sanmıştı
Yinede, kendini daha fazla şüpheli gibi göstermemek ve Ryuk u susturmak için adımlarını, ev yolundan, çarşı yoluna çevirdi.
Manavda, elinde ki kese kağıdına elma koyarken, bakışları karşıdaki bir *Dango dükkanında durdu. Cüzdanında hala parası vardı, belki de dükkana uğrayıp, kız kardeşine **tatlı portakallı Dango alabilirdi. Bu Sayu nun en sevdigi tatlıydı.

-"Buyrun, iyi günler"

Kese kağıdın da ki elmaları aldıktan sonra, Dango dükkanına girdi.
Dükkan da kimse yoktu, nerdeyse...
Dükkan da ki tek kişiler: Light, tezgahın diğer tarafında duran satıcı ve rafta ki Dangolara bir şey arıyormuş gibi bakan bir adam dı.
Ortalama büyüklükte ki dükkanda, Light ın dikkatini çeken tek şey, Dangolara bakan adamın kendisi idi.

Siyah saçları karmaşık ama temiz, üstünde desensiz sade bir gömlek ve rengi solmuş gibi duran bir kot pantolon, ayakkabılarının altında ise çorap olmayan bir adamdı. Light ı şaşırtan şey ise adamın eğilmiş gibi, kambur durması idi.

Adamın bu hali, tezgahtar ın pek umrunda değil gibiydi oysa ki.
İçinde ki dürtüyor engel olup, adamın hemen yanına, Dango rafı nın önüne gitti.
Yanında ki adam, bakışlarını ara sıra ona çeviriyor, sanki zaten tanıdığı ama kavgalı olduğu birisini görmüş gibi bakıyordu.
Bir süre bakışlarını rafta dolaştırdıktan sonra, eli yavaşça bir portakallı Dango kutusuna gitti.
Sağ elinde hissettiği tek şey Dango kutusu değildi. Başını yavaşça sağa çevirdiğin de, hem kutuyu hemde yanında ki adamın elini tutmuştu.
Elini yavaşça çekmesi ve kendi kahverengi gözlerinin, adamın, dipsiz kuyu gibi siyah gözlerine kenetlenmesi bir oldu.

-"K-kusura bakmayın"
Light elini hemen raftan çekti ve bir şey fark etti. Kekelemişti. Hayatında ilk defa kekelemeyi bırak, kesik kesik bile konuşmamış tı.
Hayatında ilk defa kekeleyerek konuştuğu bu garip görünümlü adamı boş verip
Dükkandan çıktı.
Light, tam ***100. adımı atmıştı ki, arkasından birisi, onun adını seslenendi:

-"Yagami-San?"
Light arkasını döndüğünde, kendisine seslenen kişinin, dükkanda gördüğü o garip görünümlü adam olduğunu gördü. Garip olan ise, bir iki elinde de birer Dango kutusu olmasıydı.
Onu daha da şaşırtan ise, adamın dipsiz kuyu gibi siyah gözlerini, kendi kahverengi gözlerine kenetleyip, Dango kutularından birini ona uzatmasıydı.

-"Sanırım bunu Yagami-Chan a götüreceksiniz. Portakallı Dangoları gerçekten seviyor olmalı"

-"..."

"Nasıl olur?!" Diye düşündü Light.
"Adımı bilse bile, Sayu'yu ve portakallı Dango sevdiğini nasıl bilebilir!?"

-"T-teşekkür ederim..."
Light, zorla gülümsemeye çalıştı ama yüz kasları hareket bile etmedi.
Dango kutusunu aldı ve hafifçe gülümsedi.

-"Teşekkür ederim...Şey...?"
Light, cümlenin ortasında adamın adını bilmediğini fark etti. Adamda sanki ismini söylemediğini yeni fark etmiş gibiydi.
-"Ryuzaki. Rue Ryuzaki"
Light tam adamı soru yağmuruna tutacak iken, kendisini Ryuzaki diye tanıtan adam, Light a tatlı bir şekilde gülümsedikten sonra arkasını döndü ve kambur yürüyüşü ile kalabalıkta kayboldu.
Light, arkasından bakarken elini şakağına götürdü.
Her zamankinden daha sıcaktı.
Kızarmıştı (?)
Düşüncelerini, yan sokaktan gelen trenin sesi dağıttı ve aklına bir şey dank etti.

Dangonun parasını vermemişti!

-"H-hey! Bekle!"

Hızla Ryuzakinin gitti yöne doğru koşmaya başladı ama kalabalık arasında bırak koşmayı, yürümek bile güçtü.

-"Ryuzaki-Kun!"

Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Bir tatlının parasını vermek o kadar önemlimiydi?
Neden bilmiyordu ama bu adamda onu rahatsız edecek bir şey vardı. Sanki bir tür lanet gibi.
Kalabalığın arasında ne kadar didişti bilmiyordu ama bunu önemsemedi.
Önemsemesine de gerek kalmamıştı.
Onu görmüştü!

Kendisini Ryuzaki diye tanıtan adam, o kambur duruşu ile bir tren durağında bekliyordu

-"Ryuzaki-Kun!"
Sesini, trenin kalkış öncesi düdüğü boğarken, Ryuzaki nin yanına doğru yürümeye başladı.
Tam o sırada Ryuzaki kalktı ve uyarı düdüğü tiz bir şekilde çalan trene bindi.
Light trenin istikametine baktı. Evinin tam ters yönüne gidiyordu. Normal de pes edip, Evine giderdi ve hiç bir şey olmamış gibi yapardı.
Ama bu sefer farklıydı. Neden bilmiyordu ama öyleydi.
Bunun sebebi, Ryuzakinin, ismini yada kız kardeşinin en sevdiği tatlının ismini bilmesi değildi. Ne olduğunu bilmiyordu ama sebebi her neyse, daha önemli bir şeydi.

Trenin tiz düdüğü üçüncü kez çaldığında, trenin içine bakındı ve onu gördü.
Ryuzaki bir duvara yaşlanmış,oradaki herkesin bir şey sakladığını biliyormuş gibi etrafa bakıyordu.
Görevliler, trenin kapılarını kapatmaya başlayınca, Light ilk defa düşünmeyi bıraktı ve hızla kendisini trene attı.

*Dango: Meyve veya sebzelerin, ezilerek küre biçimine getirildiği bir tür Japon tatlısı.

**Tatlı portakal: Normal portakaldan daha tatlı ve yumuşak olan bir çeşit narenciye (Citrus) meyvesidir.

***100 adım efsanesi: Kişinin 99 adım attıktan sonra gördüğü kişinin, hayatının sonuna kadar birlikte geçireceği insan olduğu uzak doğu efsanesi.

|Biliyorum, yine kısa bir bölüm oldu, Özür dilerim ;-;|
|Sonraki bölümde, gözünüz az çok ship görecek ama merak etmeyin owo|
|Umarım bu bölümü sevmişsinizdir! Sonraki bölümün daha hızlı gelmesi için oy vermeyi ve yorum yapmayı unutma lütfen! UwU|

~Sayonora!
OwO

||Citrus|| LawLight Fanfiction Where stories live. Discover now