BÖLÜM 5

112 7 0
                                    

"Abi ben sigara içiyorum, benim organlar felç işinize yaramam bırakın gideyim. " dedim. Yanımdaki keltoş sert suratını bana çevirmiş kaşlarını iyice çatmış bir şekilde ne diyon amk der gibi bakıyordu. Bende ona meydan okurcasına sertçe baktım ve dil çıkartıp önüme döndüm. Tombik olan aynı zamanda zeki olandı sanırım hep o konuşuyordu. Yine konuşmaya başladı. "Ağzını bantlayın şunun konuşup durmasın. " dedi. Keltoş bunu zevkle yapardı. Suratındaki sinsice gülme isteği beni sinir etmişti. Bandı kopartıp ağzıma yapıştırmak için elini uzattı. Elimi banda yapıştırdım ve "Bi dakika ya noluyoruz benim böbreklerim söz konusu şuan, konuşmak istiyorum. Hem hani zarar vermeyecektiniz. Yalancılar. Bu elimi de çekmeyeceğim, yapıştıramayacaksın pis keltoş." dedim. Keltoşu istemeden söylemiştim. Zihnimde kalması daha iyi olurdu. Tombik olan "Keltoş ha" dedi. Kahkahalar atarak güldü. Yanımdaki zebani kılıklı zorba bundan pek hoşlanmamıştı. Umarım lakabı keltoş olarak kalırdı. "Hadi artık bantla şunun ağzını. " dedi tombik ciddiyetini toplayarak. Gözlerimi iyice açtım ağzımı elimle kapattım ve "Hayır izin vermiyorum benim ağzım benim kararım" dedim. Sonra keltoş elim ağzımdayken bandı yapıştırıverdi. Elimi çekmeye çalıştım ama biraz daha asılırsam yanaklarım kopacaktı. Öbür kolumu da diğer tarafımdaki adam tutuyordu. Biraz çabadan sonra vazgeçtim ve uslu uslu oturmaya karar verdim. Zaten bütün gezegenler başıma yıkılmış gibi hissediyordum. Hatta Emir'de Satürn'ün halkasına oturmuş ayaklarını sallandırıyordu. Düşünmem gereken şey bu değildi. Bir şekilde zekice bir plan yaparak bu adamlardan kurtulmalıydım. Bunlar silahlı, mafya kılıklı adamlardı ve beni öldürmek isteseler öldürebilirlerdi. Dikkatli olmalıydım. Sonunda araba durdu benim elim hala ağzımdaydı. Bi ara elimle ağzımın kaynaşıp bir bütün olduğunu düşünmeye başladım. Beni kocaman bir eve getirmişlerdi, villa tarzıydı. Ama daha çok köy villası. Kocaman bir bahçesi vardı. Etrafta kimsecikler yoktu. Ne bir ev ne de bir insan. Beni kollarımdan zorla tutup içeriye soktular. Keltoş birden ağzımdaki bandı çekti. Canım çok yanmıştı. "Senin yüzünden sakallarım çıkacak yavaş olsana! " diye bağırdım ve kaşlarımı çatarak ona sert bakışlar attım. Kesin bu adamın dilini kesmişlerdi. Konuşmuyordu.

Tombik beni alarak bir kat yukarı çıkardı.

Uzun bir koridor vardı. Sarı ışıklandırmalı ve yerde kırmızı halı vardı. En son sağdaki odanın kapısını tıklattı ve içeriye girdik. Harika içeride koltukta arkasını dönmüş biri oturuyordu. Bir an dönüp "Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı." demesinden korkmadım değil. Tahmin ettiğim gibi olmadı. Adam arkasını döndü. 50li yaşlarda bir adamdı ve saçları beyazlamıştı. Gri takım elbisesi vardı, elinde de bir pro. Beni görünce gülümsedi. "Merhaba Arya Lena. Seni birkaç gün misafir edeceğiz. Rahatına bak. "dedi. Soracağım soru açık ve netti. "Neden?" dedim. Mantıklı bir açıklama bekliyordum. "Çünkü bazı insanlar sinirlerimizi bozuyor tatlı kız. "  dedi. "Peki benim ne alakam var? " diye sordum. "Bunu sana sinirimizi bozanlar açıklamalı, ben değil." dedi. "Kim bozdu sinirinizi bi açıklasanız? " dedim cevap bekleyen gözlerle. "Çıkabilirsiniz. Aryaya odasını gösterin. Mehmete söyle bir an bile başından ayrılmasın. " dedi tombiğe bakarak. Umarım Mehmet keltoş olan değildir diye içimden dua ediyordum. Aşağı indik tekrar. Tombik "Keltoş Arya'yı odasına götür ve başından ayrılma kesin talimat var." dedi gülerek. Ohh artık keltoş diyorlardı. Bu beni az da olsa güldürmüştü. Keltoş "Beni takip et" dedi ve önümden yürümeye başladı. En üst kata çıktık. Şuan 4. Kattaydık.  Beni en köşedeki odaya soktu. "Mehmet Abicim annenin babanın hatrı için beni bırak gideyim. Yoksa eve bir daha gidemem yemin ederim. Annem beni öldürür. " dedim. "Çeneni kapa ya yat uyu ya da otur. " dedi ve tekli koltuğa kösüldü. Etrafı incelemeye başladım

Cam bir kapı vardı kilitliydi. Demirler vardı önünde. Sık değil genişlerdi. Zaten 4. Kattaydım. Atlayacak kadar delirmedim Allah'a şükür. Keltoş'un telefonu çaldı.  "Tamam geliyorum abi. " dedi ve kapattı. Bana döndü ve işaret parmağını sallayarak "Uslu dur velet beni uğraştırma! Aşağıdan başkasını göndereceğim." dedi. Kapıyı üzerimden kilitledi çıktı. Buradan kaçamazdım. Aşağıdan çıkan kişi beni işe koyulduğum anda yakalardı. Bende bir plan yaptım. Elime komidinin üzerindeki porselen vazoyu aldım ve iki kapaklı tahta görünümlü beyaz dolabın içine girdim. Tam zamanında hareket ettim. Kapı açılmıştı. Adamın beni göremeyince paniğe kapıldığı suratının her karesinde belli oluyordu. "Allaaah kız kaçmış sıçtım. Mehmet abi beni öldürecek." dedi. Ses çıkarmaya karar verdim."Heey ben buradayım! " dedim. Adam "Çık oradan çabuk dolabın içinde olduğunu biliyorum." dedi. "O kadar emin olma." dedim. Adam sırıtarak dolaba yöneldi. Birazdan başına gelecekleri bilse bu kadar sırıtmazdı diye düşünerek bende sırıttım. Tam dolabın önüne geldiğinde kapağı sertçe açarak suratına çarptım. Ve dolaptan hızlıca çıkarak kafasına elimdeki sert vazoyu indirdim. İlk defa bir adamı bayıltmıştım. Ama planım henüz bitmemişti. Buradan kaçmayacaktım daha aşağı inmeden beni yakalarlardı. Kaçmış izlenimi yaratacaktım. Tekrar dolaba girdim ve adamın kedine gelmesini bekledim. 15 dakika içerisinde gözlerini açtı ve "Sıçtım, sıçtım bittim ben" diyerek telefonuna sarıldı. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. "Abi kız kaçtı." dedi. Koşarak aşağıya indi. Şimdi tahminen fazla uzaklaşamaz düşüncesiyle arabayla beni arayacaklardı ve ev boşalacaktı. Bende rahat rahat kaçabilecektim. Yaşasın bol aksiyon ve polisiye filmleri izlemek!  İlk defa bi halta yaramışlardı. Dolabın içinden çıktım ve yatağa uzanıp gülmeye başladım. İyi iş başarmıştım. Adamlar düşündüğüm gibi etrafta koşturuyorlardı ve arabalara binip uzaklaştılar. Bende sinsice camdan onları izliyordum. Şuan kendimi bir FBI ajanı gibi hissediyordum.  İyice uzaklaştıklarında aşağıya inmeyi göze alamadım. Birileri olabilirdi.  Komidinin çekmecesini çıkardım ve içindekileri boşalttım. Çekmeceyi cama vurarak birkaç darbeyle camı indirmiştim. Cama tutunacağım derken elimi kestim. Çok kanıyordu fakat şuan onunla uğraşacak zamanım yoktu. Demirler benim sığabileceğim aralıktaydı. Çatıya atladım. Neredeyse kayıp düşecektim. Bir çatı daha vardı biraz aşağıda. Onun tepesine atladım ve sonunda birinci kattaydım. Birince kattan atlasam ölmezdim heralde. Atladım ellerim toprağa yapıştı kanımda öyle. Kanayan yerin üzerini toprak kapladı bende çıkarmaya uğraşmadım. Ne tarafa doğru gideceğimi bilmiyordum ama nereye gitmemem gerektiğini biliyordum. Asla yola çıkamazdım beni elleriyle koymuş gibi bulurlardı. Bende evin arkasındaki ormanlık alanda koşarak ilerlemeye başladım. Yarım saat kadar ara vere vere koştum sonunda bir yola çıkmıştım. Şansıma bir araba geliyordu. Önüne atladım bu da siyahtı ama onlardan değildi. Adam camı açtı. Bunda da gözlük vardı. Yeni trend bu muydu yani?  Sarışın mavi gözlü 20li yaşlarda bi abiydi. Baya da yakışıklıydı. Adam beni görünce şeytan görmüş gibi oldu. "Bin çabuk arabaya. "  dedi. "Emrivakileri sevmem ama başka şansım yok sanırım." dedim ve ön koltuğa oturdum. " Nasıl başardın? " diye sordu. "Neyi nasıl başardım? " diye sordum. Sonuçta ne yaşadığımı bilmesine imkan yoktu. "O adamlardan nasıl kaçtın bilmemezlikten gelme! " dedi kızgın bir şekilde. "Tanımadığım insanlara özel hayatımı anlatacak değilim. Ayrıca durdurur musunuz? Siz bana bağıramazsınız! " dedim bağırarak. "Bak Arya. Sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Bu şekilde yoluma çıkman ilginç oldu ama seni korumalıydım üzgünüm. Seni kurtarmak için geliyordum. Seni..seni benim yüzümden kaçırdılar." dedi. "Siz kimsiniz ya? Koruma lütfen beni kardeşim bir günde hayatım berbat oldu. Yok adamlar tarafından kaçırılmalar yok kurtarmalar. Ben kendi başımın çaresine bakarım rahat bırakın beni!" dedim. "Ben senin abinim Arya! Bu şekilde öğrenmeni istemezdim ama söylemek zorundaydım." dedi ve ben bir şok oldum. Ne saçmalıyordu bu adam?  Benim abim falan yok olamaz da. Annem bi çocuk daha doğursaydı bundan haberdar olurdum heralde. Bunu neden benden saklasın ki değil mi? 

"Sen yalan söylüyorsun! Abim olmadığına eminim. Hem.. hem abim olsa annem bunu bana söyl.." cümleyi tamamlayamadan bir şok daha geldi. "O kadın senin annen değil!"  dedi. "Siz ne saçmalıyorsunuz ya?  Ne demek annen değil? Durdurun arabayı ineceğim. Canımı yolda bulmadım ben." dedim. Kaç yıllık annemden edecekti adam beni. Kapıyı açmak için dokundum ama benden önce davranıp tüm kapıları kilitlemişti. "O kadın bu adamlarla iş birliği içinde!  Git!  Git de seni bir daha yakalasınlar. Dinle beni herşeyi anlatayım." dedi. Bende peki der gibi başımı salladım. Söyledikleri ilgimi çekmişti ve doğru olabilirdi.

" 7-8 yaşlarındaydım. Sen yeni doğmuştun. Annem babam sen ve ben vardık. Çok mutlu bir ailemiz vardı. Oldukça zengindik ve muhteşem bir evimiz vardı. Babamın çok yakın bir arkadaşı vardı. İşte seni kaçıran bu adam. Fatih Amca. Daha doğrusu Fatih şerefsizi! Babamla ortaklardı. Herşey çok güzel gidiyordu fakat Fatih karanlık işlere bulaştı başını belaya soktu daha fazla zengin olmak için. Babam da ortaklığını bitirdi. Fatih onu kendine rakip olarak gördü hep kıskandı. Bir gün babama bir mektup göndermiş. Eğer bütün malı mülkü ona devretmezse dünyayı başına yıkacağı yazıyormuş. Tabi babam kabul etmemiş. Daha sonra seni ve annemi kaçırdı. Adi şerefsiz annemi öldürüp cesedini bize gönderdi. Babam polise gidemedi. Fatih çok tehlikeliydi. Sana ve bana zarar vermesinden korkuyordu. Fatihle anlaşma yaptılar o sana zarar vermeyeceğine söz verdi babamda onunla uğraşmayacağına. Senin nerede olduğunu bilmiyorduk. Babam ömrünü seni aramaya adadı. İşi gücü sen olmuştu. Ama Fatih iti açık vermiyordu hiçbir şekilde. Babam kanser oldu ve bir hafta önce onu da kaybettik. Seni daha bir kere bile göremeden...gitti. Tek yakınım sen kaldın kardeşim!  Babam öldüğü gün seni bulacağıma dair söz verdim. Kimlik bilgilerin çok iyi saklanıyordu başında her daim adamlar olduğuna eminim. Fatih denen adam öyle kinli bir şerefsiz ki neler yapacağını tahmin bile edemezsin. 3 gün boyunca Fatih'in kapısında nöbet tuttum. Senin anne dediğin karı geldi, ağlıyordu. Fatih'te eline bir miktar para tutuşturdu. Onu takip ettim evinizi buldum. Seni buldum. Fatih seni bulduğumu öğrenmiş. Seni kaçıracağımı biliyordu bu yüzden seni kaçırdılar. O kadın Fatih'in adamı kardeşim sana para için bakıyordu. Artık yanındayım seni asla bırakmam! Bunu sakın unutma." dedi. Ağzım bir karış açılmış, gözlerim belermiş şekilde abim olduğunu söyleyen adamı izliyordum. Söyledikleri annemin neden bana böyle davrandığını açıklıyordu. Zaten onu hiç sevmemiştim. Böyle birşey olacağını tahmin etmesemde annem olduğuna inanamıyordum. "Sana nasıl güveneceğim? " diye sordum. "Ben senin bu hayattaki kan bağın olan tek kişiyim istersen güvenme ben seni nasıl olsa bırakmayacağım." dedi ve bana sarıldı. İşte gerçekten abim olduğunu hissetmiştim. Bu çok güzel bir duyguydu. Kendimi hiç bu kadar güvende hissetmemiştim. İşte bu anı yaşamak bütün yaşadıklarıma değerdi. Mutluluk, korku, üzüntü hepsi birbirine karışmıştı.  Ve kafamı koltuğa yasladığımda ağlamaya başladım. Bu aralar ağlamak bende hobi gibi bir şey olmuştu. "Ben gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Bütün hayatım 5 dakikada yalan oldu. Annem sandığım kadın meğersem.." daha fazla konuşamadım ve ağlamaya devam ettim. Abim "Bundan sonra tek değilsin. Ben yaşadığım müddetçe yanında olacağıma söz veriyorum kardeşim. " dedi.
Bu bölümden sonra drama fazla yer yok arkadaşlar!  Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.

Mutsuz PandaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin