'ᴍᴇʀᴋüʀ' I

71 8 40
                                    

O akşam başımı yastığa koysam ile uyuyamamıştım. Defalarca yazdığım hikâyelerimi düşünüp duruyor artık sesleri olduğu için daha fazla ağlıyordum. Benim yıllar önce sessizliğe gömülen hayatım artık oradan çıkmış ve özgürlüğe adım atmaya başlamıştı. Yıllarca döktüğüm yaşlar ve hayal kırıklığı artık mutluluktandı. Ve ben sonunda hayalimi gerçekleştirmiştim. Hayat bana şans vermiş ve yıllar sonra beni hatırlamıştı.

Dün acente sahibine acil olarak şehir dışına çıkacağımı söyledim. Ve Merih'e ise dükkânı bir günlüğüne Miraç'a bırakmasını ve sabah yola çıkmamız gerektiğini söylemiştim. Ne yapacağımıza dair hiçbir fikri yoktu. Ona sadece iş için derken merakını bilmeme rağmen konuşmamak içinde ben de zor durmuştum. Sabah saat on gibi çıktığımız yol boyunca bir kaç kez sıkıştırdı Merih beni. Ona sadece iş yüzünden olduğunu ve yalnız gitmek istemediğimi söylemiştim. Yapmam gereken işi bile merak ederken sigorta için neden şehir ışına çıktığımı ise ayrı bir merak ediyordu.

Navigasyon sayesinde sonunda yayınevinin önüne geldiğimiz zaman Merih binanın üzerinde yazılan yazıyı okudu. "Burası bir yayınevi,"

Arabadan indim ve binaya doğru ilerledim. Uğur Beye geldiğimi haber ederken bana hemen karşılık vermiş ve lobide beni beklediğini söylemişti. "Nisan burası bir yayınevi! Neden buraya geldik?"

Ona uzandım ve elinden tuttum. Üzerine ufak bir öpücük kondurduktan sonra "Sadece benimle gel," diye konuştum. Beni durdurup kendisine çevirdi. "Bana cevap ver,"

"Vereceğim sadece biraz daha bekle!"

Binaya girdik. Uğur Bey bizi karşıladı. "Nisan kardeşim hoş geldin," Güzel girişi ile yüzüm aydınlandı. Gülümseyerek "Hoş buldum Uğur Bey. Sizi Merih ile tanıştırayım,"

Uğur Bey uzandı ve Merih ile tokalaştı. "Ah koleksiyon sanatçısı?" Başımı salladım. "Tanıştığımıza memnun oldum. Bir kitap karakteri ile tanışmak güzel hissettirdi. Gerçekten yazdığın gibi mi?"

"Hem de her bir harfi,"

Merih şaşkınlıkla bizi izliyordu. Bana soru sormak istiyordu fakat ağzını açıp bir şey demeye korkuyordu. "Henüz ona bir şey demedin mi?" Başımı hayır der gibi salladım. "Peki, öyle ise yukarıya çıkalım siz konuşun bizde dışarıda bekleriz,"

Onu onayladım ve asansör ile yukarıya çıktık. Çıkan her katta kalbim daha fazla sıkışıyor ve daha fazla heyecanlanıyordum. Yeniden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sonunda kata geldiğimiz zaman indik ve beni bir odaya soktu. Kapı ardımdan kapanırken heyecanla masada oturan adama baktım. Yaşının büyük olduğunu tahmin ettiğim adam gençti. Saçları yeni beyazlamaya başlamıştı. "Merhaba,"

Adam biraz sert bir ifade ile beni izledi ve karşılık verdi. "Demek Uğur'un anlatı bitiremediği yazar adayı sensin?" Başımı eğdim ve odanın içinde ilerledim. Beyaz zemin üzerinde çıkan tok ses ben sandalyeye oturana kadar devam etti. Deri koltuklara oturduğum zaman adamda yerinden kalktı ve karşıma oturdu.

"Anlat bakalım. Neden seni bünyemize kabul edelim?"

Bu soruyu sürekli olarak girdiğim mülakatlarda duymuş ve tek tük cevap vermiştim. Fakat şimdi bu iş benim en büyük hayalimdi. Adama sakince anlatmaya başladım. "Çünkü çocukluğumdan beri kendi hayal dünyamı oluşturup küçük insanlar yazmayı seviyorum. Onlara birer ses verip hayatlarını oluşturmaları için fırsat tanıyorum. Yazarlık sadece yazmak değil hayat vermektir de. Ve ben beynimin içinde yaşayan insanların öylece karanlıkta kaybolup gitmesini istemiyorum. Yıllar sonra elime ilk defa böylesine bir fırsat geçmişken bunu sonuna kadar kullanmak istiyorum."

Adam beni dinlerken sözlerimden tatmin olmamış gibiydi. Titriyordum. Tüm bedenim heyecandan titriyordu. Ellerim dizlerimin önünde birbirine kenetlenmişti. "Hayat vermek istediğini söyledin. Hadi diyelim yazar oldun kitapların basıldı ve ben de senin bir kitabını okuyorum. Bana ne kazandırabilirsin?"

Merkür Retrosu Where stories live. Discover now