Bölüm 1

4 1 0
                                    


                   Herkesin bir hikayesi vardır. Kimini mutluluktan ağlatan hayat, kimini acının patronu yapar. Nefes alana kadar da devam eder. Bugün yorgunum yarın devam edelim gibi bir şeyi yoktur hayatın. Hiçbir yere kaçamaz, kimseyi sizin yerinize yaşasın diye tutamazsınız.

                  Kaderimiz denilen şeyi aslında seçimlerimizin oluşturduğunu ve bu seçimlerin sizin dışınızda da gerçekleştiğini büyüyünce öğrendim. Benim de bir hikayem var,kimi zaman içinde bulunmanın çok zor olduğu bir hayat hikayesi. Doğumumla başlayan,30 yıl geçirdiğim,5 yaşındaki çocuk için çook uzun ama 60 yaşındaki birisi için çook kısa bir hikaye.

                 20 Haziran 1990... Gece saat 00:00. Bir annenin çığlığıyla başlamışım hayat denilen yolculuğa. Annem bir çocuk getirdiğinde dünyaya daha kendisi bile çocukmuş. Evinde mutsuz olan birçok kadın gibi mutlu olmayı dışarda aramış. Babamın onun acılarına, yaralarına merhem olacağını düşünmüş, mutsuz hayattan onu çekip alıp sonsuz mutluluklar sunacağını sanmış belki de. Ama mutluluk o kadar kolay değilmiş onun için. Direnmiş, çocukluğuyla direnmiş. Evcilik oynayacağı çağında anne olup gerçeğini kurmuş ve bu sorumluluğun altında ezilmiş. Yanlış insanlara umut bağlayıp günün sonunda yine ağlayan kendi olmuş.

               Babam... Hayatta bana kattığı tek şey dünyaya gelişime yardım etmesi. Onun dışında geriye dönüp baktığımda ne düştüğümde yanımdaydı, ne de dizlerim paramparça olduğunda. Salıncakta sallanmayı ondan öğrenmedim mesela, bisiklete binmeyi, uçurtma uçurmayı hiçbirini yaparken yanımda değildi. Bütün bu kavga gürültünün içinde babasız büyüyordum ve kimse bende oluşturduğu eksiklikten haberdar değildi. Belki de kulaklarını tıkamak işlerine geliyordu. Sonuçta bir çocuğun sessiz çığlığı herkesin kulaklarını kanatabilirdi. En çok sessiz kalanda babamdı. Belki de hala o yüzden ona olan öfkemi aşamıyordum.

             Annanem... Ailenin en büyüğü. Hayatta kötülüğün ne kadar acımasız olabileceğiyle yüzleşmeme sebep olan tek insan. Kötülüğü dışarda arama, kötülük insanın içindedir dedirten kadın. Bir çok şeyi ondan öğrendim evet, ama onu tanıyınca keşke bilgisiz kalsaydın diyebileceğiniz birisi. Acının varlığı kabul etmiştim ben, ama acının kimliği olmayı hiç kabul etmedim. O ise hep zorladı beni. Ne nefes almama ne de güzelliklerle tanışmama izin verdi. Hayat hep onun acımasız oyunları üzerine kuruluydu. Ve o hiç enkaz altında kalmaz, kalana da el uzatmazdı.

           Hayat tüm monotonluğuyla devam ediyordu. Bense o monotonluğun hep bir parçasıydım. Her yeni güne ne olur bugün güzel bir gün olsun diye kalkıp, gecesine sigara yaktıran bu hayatı affedemiyordum. Kendi içimde barışamıyordum. Hırçınlığım kendi kaderimeydi. Sahi neydi kader? Hangi kara kalemle yazılırdı da silinmesi bu kadar zordu. Daha kundakta bir bebekken sizi istemediğiniz hayatı yaşamaya zorlayan o ilahi güç... Kimsenin karşısında duramadığı, bazen durmaya cesaret edemediği güç..

Ben.. Hicran. Ayrılıkların baş konuğu. Ama asla kavuşulamayan. Gözden ilk çıkarılan insan. Aynaya baktığımda yüzüme oturmuş o acının tarifini nasıl yapayım ben size. Bir gülüşün arkasına saklanmanın o burukluğunu.. Tanıyacaksınız, okudukça belki sizden bir parça bulup sarmalayacaksınız beni. Belki o gizli sandıkların içine kapatıp üzerime kilitlerde vurursunuz. Bilmiyorum. Ama karanlığın içinde bir ışık gördüm, belki de tünelin sonudur he? Ne dersiniz? Karanlığın sonunda bir aydınlık var mıdır?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 21, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hazan MevsimiWhere stories live. Discover now