kupa kızları vardır

180 12 36
                                    

Gözlerimi ovuşturup yanımdakinin kim olduğuna baktım. Tanıdığım biri değildi ve yine saçma sapan dairelerden birindeydim. Doğrulup sessizce iç çamaşırımı buldum ve altıma geçirdim.

Pantolonumu ve tişörtümü de alırken telefonumun nerde olduğunu düşünüyordum. Kenarda duran kırmızı kılıf gözüme çarptığında hızlıca alıp odadan çıktım. Ceketimi de koltuğun üzerinden alırken mümkün olduğunca hızlı giyinip evden çıktım. 

Motoruma ilerlerken saçlarımı toparlamaya çalışıyordum. Bileğimdeki tokayı parmaklarıma dolayıp saçıma geçirdiğimde derin bir nefes alıp kask takmadan gitmek istediğime karar verdim. Zaten navigasyondan baktığım kadarıyla evime yakın bir yerlerdeydim.

Bugün günlerden 13 Eylül'dü. Babamın doğum gününü kutlamam gerekirdi elbette. Evden içeri girdiğim andan itibaren evin bir temizlik istediğine ikna olmuştum ancak, bugün hiç vaktim yoktu. Yarın bu işe el atmayı aklımın köşesine not ederek duşa girdim.

Saçlarımı havluya dolarken dolabımın önünde durup ne giyebileceğimi düşündüm. Babamla ve Kamuran'la buluşurken 'asi' görünmekten hoşlanmıyordum. Babam benim uysal yönüme alışkındı ve hırçınlaştığımı görünce üzülüyordu. Bu nedenle sade sütlü kahve tonlarında bir elbise giyinirken altıma hasır sandaletlerimi geçirdim.

Saçlarımı öylesine kurulayıp makyaj yapmadan çıkarken yaptığım tek şey otobüs durağına yürürken dudak parlatıcısı sürmek olmuştu. Otobüs geldiğinde kulaklığımı takıp kartımı okuttum. Arkalara ilerlerken dağınık saçlar ve donuk bakışlı ela gözlerle karşılaşmak, bugün için istediğim son şey bile değildi ancak yalan söyleyemezdim. Garip bir aurası vardı, beni kendine çekmeyi beceriyordu.

Yanı boş olduğu için adımlarımı oraya çevirdiğimde ayağa kalkıp sıradan çıktı. Tam ne yaptığını soracaktım ki cam kenarına benim geçmem için yaptığını gördüm. Pekâla, bunu beklemiyordum.

Hafifçe tebessüm ederek cam kenarına yerleştim. Yanıma oturduğunda üzerime eğildi. Ne yaptığına bakarken sol kulağımdaki kulaklığı çıkartarak kendi kulağına yerleştirdi ve gözlerini kapadı.

Zihnimi bulanıklaştırıyordu. Onunlayken neye sinirlenip neye sakin kalacağımı kestiremiyordum ve bu beni deli ediyordu! Umursamamaya çalışarak kafamı cama yasladım. Yol boyu tek kelime etmemiştik ve doğrusu bundan memnundum.

İnmem gereken durağa geldiğimizde ayağa kalkarak kulaklığımın tekini aldım ve sıradan çıktım. Bakışlarıyla beni izliyorken otobüsten indim. Peşimden indiğinde kaşlarımı çattım. Napıyordu bu?

Belki de ineceği yer burasıdır diye düşünerek ses çıkartmamıştım ancak yol boyu beni takip edip benimle birlikte evin bahçesine girdiğinde dönüp elimi yakasına sardım ve onu evden bizi göremeyecekleri bir noktaya çektim. "Derdin ne senin?"

Omuz silkip gözlerime bakması iyice sinirlerimi bozmuştu. "Biz arkadaş değil miyiz, birlikte gezebiliriz diye düşünmüştüm." Göğsünden ittirdim. "Defol git burdan. Hayatıma dahil olmanı istemiyorum.Aptal karakterini ve gizemli rollerini de çözmek istemiyorum."

Onu ittiren ellerimi tutarak kendine yaklaştırdı. "Lütfen Bade, sana yakın olmama neden izin vermiyorsun?" Tanıdık hisle titredim. İstemsizce gözlerim dolarken onu ittirip koşarak eve döndüm. Siktiğimin Demir'i gibi davranıyordu ve buna katlanamıyordum.

Kalbimin kırık parçaları yeniden göğüs kafesime batmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp bahçede bulunan, küçükken oynamaya bayıldığım sallanan koltuğa ilerlerken iç çektim. Oraya yerleşip, cenin pozisyonunda uzandığımda gözyaşlarım artık gözümde durmuyordu. Anılar zihnime nüfuz ederken hıçkırıklarımın sesini bastırmak git gide zorlaşıyordu.

Gözlerini kızın tiksindiği bedeni üzerinde gezdirdi ama küstah bir gülümseme sundu. İğreniyordu onun diğer kızlar gibi ince olmayan kalın bacaklarından. İğreniyordu nefes alışından, yuvarlak yüzünden. Oysa bilmiyordu ki mavi gözlü kızın yüzü ince ve uzundu, yine de bu haliyle bile harikaydı...

Deniz heyecanını bastırmak adına hafifçe gülümseyerek üzerindeki mat, kırık beyaz elbiseyi düzeltti. Aşık olduğu çocuğa ilerlerken içi içine sığmıyordu. Fönlü saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak iç çekti ve oğlanın kavuşmayacak ellerini beline sarmasına izin verdi.

Demir dudaklarını kızınkilerle buluşturduğunda midesi bulanmıştı ancak çaktırmadı. Bu akşam bu işi bitirecekti, arabasına girilmiş bir iddiayı kaybedemezdi. Çok yaklaşmıştı.

Öyle de oldu. Tanrı şahit ya Deniz gece boyu çok mutluydu. Ta ki, birkaç damla kan uğruna onunla eğlenen Demir'i tanıyana kadar. Pişman değildi ancak üzgündü. "Deniz," dedi Demir,

"Çok aptal bir kızsın." Üzerine eğildi ve parmağını kızın çıplak göğsüne bastırdı. "Kimse senin sarkmış memelerine dokunmak, iğrenç karakterini tanımak istemez ama benim için bir araba değerindeydin. Napalım, katlandık bir süre." Ve ardından çaprazlarındaki aynaya ilerleyerek minik kamerayı çıkarttı.

Bunca şeye rağmen, Deniz'in tek hissettiği ihanetti. Sahtelik. Yine olmadı diye düşündü, belki de bu hayata bu şekilde devam etmemeliydi. Ağlayarak çıktığı parti evinden sonra adımlarını köprüye kadar ilerletti. Gözyaşları asla kendini bitirmiyordu. Devam ediyordu bu şekilde.

Yaklaşan Kamuran anne ile kafamı kaldırıp doğruldum. Anılarımdan sıyrılmak, kim olduğumu unutmak kadar zordu.

Biraz da teoman

it's you Where stories live. Discover now