1

15 4 0
                                    


Gecenin geç saatlerinde hafif yağan yağmurun altında bir çift sessizce yürüyordu. Kadın zayıf ve güzeldi. Yaklaşık 1.65 boylarında, 50/55 kilo civarındaydı; buğday rengi uzun saçları ve kumral bir tene sahipti. Gözleri açık kahverengiydi ve en fazla 25 yaşındaydı. Kırmızı bir yağmurluk giymiş ve kapüşon kısmını kafasına geçirmişti. Kocasının da onun güzelliğinden geri kalır yanı yoktu. 30'lu yaşlarında ama dinç ve çekiciydi. En fazla 1.70 boylarındaydı. Siyah düz saçları ve çok koyu kahverengi gözleri vardı. Vücudu yapılıydı kısacası çekici bir erkeğin özelliklerini taşıyordu. Beyaz tişörtünün üzerine geçirdiği siyah kot ceketi ile şık ve olduğundan daha çekiciydi.



"Hava soğuk." Yağmurun hakim olduğu ıssız sokakta kafasına geçirdiği yağmurluğuna iyice sarılarak mırıldanmıştı kadın. Yanında hiçbir tepki vermeden yürüyen kocasına kızar gibi yapıp elini omzuna vurmuştu. "Sana soğuk diyorum biraz daha hızlı olamaz mısın!" Adam gerçekliğe geri döndüğünde kafasını karısına dönüp anlamaz bakışlar fırlatmıştı. "Ne dedin, şey dinlemiyordum." Suratı hâlâ ifadesizdi. Kafasını kurcalayan bir şey olduğu belliydi zaten. Kadın rahatsız olduğu bu durumu kocasına açıklamak adına ağzını açmıştı. "Hey, neyi düşünüyorsun? Kafanı kurcalayan bir şey var belli." Adam yavaşça yüzünü çevirmişti. "Şey evet aslında bir şey var." Kadın şaşırmıştı, kocası normalde ona dertlerini anlatmazdı. "Peki Peter o zaman belki bana ne olduğunu anlatmak istersin?" 


-sessizlik-


Kadın bu duruma alışkındı zaten. Yalnızca önlerine dönüp yola devam ettiler. Eski bir mahalleden geçiyorlardı. Adam elini evlerin aksine yeni bir arabaya çevirmişti. "Biraz gezmeye ne dersin? Hem belki biraz konuşabiliriz." Minik bir gülümseme sunmuştu eşine. Kadın saf bir mutluluk ile gülmüştü. "Tabi ki!" Kocasının onun haberi olmadan araba almış olması onu biraz kırmıştı, ama şuan bunu sorgulaması gerekmediğine karar verip mutlu bir şekilde arabaya binmişti. Arabadan gelen tuhaf kokuyu önemsemeyerek koltuğa sinmiş ve rahat bir yolculuğa hazır olduğunu belli etmişti.



Ciddi anlamda büyük ve yıkık bir binanın önünde durmuşlardı. Bina ile aralarında yalnızca yüz metre civarı bir uzaklık bulunuyordu. Kadın bu korkunç manzaraya bakmaktan korkarak kocasına dönmüştü. "Hey biz nereye geldik böyle!?" Adam bunu sorgulayan kadına yüzünü çevirip hafifçe gülümsemişti. "Yalnızca konuşacağız. Ayrıca burayı bilmemene şaşırdım." Arabanın motoru durup farlar kapanınca kadın biraz daha tedirginleşmişti. "Hey, Peter böyle bir yerde konuşmamız sence ne kadar doğru? Açıkçası korkmaya başladım." Adam kadını dinlememişti hiç duymamış gibi yaparak yüzünü karşıdaki binaya döndü. "Burası Waverly Hills Sanatoryumu*. Ve burası benim için çok özel bir yer. Sanırım o zaman hâlâ 5 yaşındaydım." -hafifçe kıkırdamıştı- "Ama ciddi anlamda her şeyi hatırlıyorum. Bilirsin bazı anılar asla unutulmaz." Karısına hafifçe dönmüştü. Kadın içini kaplayan korkuyu bir tarafa bırakarak yalnızca kocasına odaklanma kararı alıp kafasını evet anlamında sallamıştı. "İşte burası da öyle bir anıma ev sahipliği yapıyor. Biliyorsun bir dönem Tüberküloz** çok yaygındı ve ben de o dönemlerde doğmuştum. Yakalanılmaması imkansız bir hastalıktı ve çok acı vericiydi. Tarih 14 Eylül 1938(?) evet sanırım bu tarihti, her neyse o tarihte doğmuşum, Haha! Evet biliyorum kimlik kartımda 1940 doğumlu olduğum yazıyor ama yanlış." Kadın kocası hakkında ne kadar az şey bildiğinin farkına varıp hayretle arkasına yaslanmıştı. "Ben doğduktan yaklaşık 3 yıl sonra annem Tüberküloz'a yakalandı ve tam karşında duran bu hastaneye yatırıldı. Tabi buraya tam olarak bir hastane denilemez. Orası bir işkence merkezi. Orada tedaviden çok her şey yapılıyordu. Aklına gelebilecek her şey, hatta gelmeyenler bile." Kadın araya girmişti. "Şey sanırım ben doğduğumda tedavi bulunmuştu bu yüzden pek hatırlamıyorum." Adam eşine gülümsemişti. Belki hâlâ içinde ona karşı bir sevgi besliyordu... Hayır artık onu sevmediğinden emindi, o değerli sevgisini hak etmiyordu. Yine de yalancı bir gülümseme sunup devam etmişti konuşmasına. "Normal o zamanlar baya küçükmüşsün eğer daha önce doğsaydın da hatırlamazdın. Neyse, nerede kalmıştım? Ha, evet hatırladım." 



Kıkırdamıştı ama uzun sürmemişti bu mutlu tavrı. Yüzü dehşet alevleri içerisinde yanıyordu. Kadın kocasını hiç bu kadar ciddi görmemişti. Yüzünü ıssız binaya dönerek konuşmuştu. "Annem burada öldü. Gözlerimin önünde." Kadın birden artık korkusunun diğer duygularına kıyasla baskınlaştığını hissetmişti. Kocasının yüzündeki ifadesizlik onu daha çok korkutuyordu. Yavaşça yutkunup kocasının söyleyeceklerine odaklandı. 



"Kötü olan yönü, hastalığı yüzünden ölmemiş olması... Hiç gözünün önünde annene dokundular mı? Peki bunu zorla izlettiler mi sana? Bana izlettiler. Hiç gözünün önünde annenin çekiçle kafasının ezilmesini izledin mi..? Ben izledim." Yüzü hâlâ ifadesizdi, giderek kısılan sesi arabanın içinde yankılanıyordu. " Annenin bedeninin parçalarına sarılarak ağladın mı hiç..?" Aniden duyduğu şeyin korkusuyla arabanın kapısına doğru sıçramıştı. Küçük çığlığını elleri ile kapatarak konuşmuştu. "Şaka yaptığını söyle!" Beyninde kocasının aslında tanıdığı insan olmadığı düşüncesi dönüyordu. Ondan uzak olmak istemişti. Oysa ona sarılması ve belki teselli etmesi gerekmez miydi? Bunu yapmadığı takdirde nasıl sevdim diyebilirdi? Derin bir nefes almıştı. "Peter..?" Adam sessizliğini korumuştu. "Peter... İ-iyi misin..?" 


-sessizlik-


"Eski karımın nasıl öldüğünü de duymak ister misin? Ya da abimin? Belki babamınkini duymak istersin..?" Adam yüzünü döndüğünde kadın hayatında gördüğü en korkunç gülümsemeyi gördüğüne ant içebilirdi. "Peter beni korkutuyorsun." Kapıya daha çok yakınlaşmıştı, korku dolu gözlerle kocasına bakıyordu. "Yalan söyledim. Her konuda. Hiç tanımadığın bir insanla evlisin." Gülümsemişti çünkü bunu düşünmek hoşuna gidiyordu. "Sen hiç tahmin edemeyeceğin bir adamla evlisin..."







*1908 yılında yapılmaya başlanıp, 1910 yılında hizmet vermeye başlayan hastanenin geçmişi pek de parlak değil. 5 katlı olan bu hastane ABD'nin en korkunç yerlerinden biri olarak görülür. Nedeni hizmet vermeye başladığında; çaresi bulunamayan bir hastalığa, tedavi bulmaya çalışırken 63.000 insana kadar ulaştığı söylenen kayıplar vermesi. Ayrıca tedavi yöntemleri de pek insancıl sayılmazdı. Hastalığın tedavisi bulunduktan sonra hastane kapatıldı. Yaklaşık bir yıl sonra tekrar açılan hastane 'Akıl Hastanesi' olarak hizmet verdi. Burada hastalar tedavi adı altında işkenceler görüyordu ve ölenlerin cesetleri 'Beden Tüneli' olarak adlandırılan tünelden taşınıyordu. Hastane 1961 yılında Kim bilir belki gerçekten şanslıysan günümüzde bile acı çeken ölü bedenlerin çığlık ve fısıltılarını duyabilirsin :)



**Verem hastalığı




❗❗ ÖNEMLİ UYARI ❗❗

GERİLİM VE KORKU SEVMEYEN İNSANLAR DEVAMINI OKUMASIN


Ne yaptığımın farkında değilim klxzlkzklzx

Umarım size güzel bir fic sunabilirim hiç sanmıyorum ama olsundu kxzklzxkkzx

Hikayenin gidişatına yorum yaparsanız ona göre bölüm yazabilirim ve daha çok verim alırız :3

Uzun paragraflar için üzgünüm :/


@hyujoin yardımların için teşekkür ederim

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: Dec 02, 2023 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

Serial Killer  ~MinSungKde žijí příběhy. Začni objevovat