What the hell did you do?

388 38 45
                                    

Her şey çok hızlı gelişmişti. Clarke ne olduğunu sindiremeden kalbine bıçak saplanan Pike'ın cesedi yere düştü.

"O kadar kolay değil, Wanheda."

"Az önce ne bok yedin?"

Nia bekçilere kafasıyla işaret verdi ve bekçiler Clarke'ı omuzlarından tutup diz çöktürttü.

"Bağlayın ve dışarı çıkın."

Bekçilerden biri Clarke'ı tutarken diğeri bileklerini tuttu. Bıçağı fark edince çıkardı ve Kraliçesine gösterdi.

"Wanheda, her zaman öldürmeye hazır. Değil mi?" Güldü.

Bekçi ellerinden sonra Clarke'ın ayaklarını da bağlamıştı. Odanın ortasındaki silindir sütuna Nia kısaca baktı. "Buraya bağlayın."

Clarke'ı yerinden kaldırdıkları an Clarke eli ve ayağı bağlı olmasına rağmen kaçmaya çalıştı ve sonucunda ağır bir dayak yedi. Bekçiler son güçleriyle yorulmadan Clarke'ın karnına attıkları tekmeleri Nia'nın durdurmasıyla bıraktılar ve sütuna onu bağladılar. Clarke'ın konuşmaya mecali kalmamıştı. Patlayan kaşı ve kanayan burnu yüzünden tüm yüzünün sızladığını hissediyordu. Kırılan kaburgaları resmen ciğerini deliyor gibi hissediyordu.

"Evet, şimdi beni Clarke ile- Pardon Wanheda ile yalnız bırakın."

Bekçilerin de çıkmasıyla kocaman odada Nia ve Clarke baş başa kalmıştı.

"Şimdi, izin ver sana her şeyi anlatayım."

Clarke sessiz kaldı. Nia tebessüm ederek duvarda asılı olan kılıcını aldı ve yavaşça bileyerek odada volta atmaya başladı. Bir yandan konuşuyordu.

"Sende biliyorsun ki tek istediğim o lanet taht. Heda'nın tahtı. Lexa'nın."

Clarke'a baktı. Clarke aç, susuz, yaralı ve uykusuzdu. Bayılmak üzereydi.

"Aranızda bir ilişki varmış. Doğru mu?" Nia bir anda Clarke'ın önüne dikilip kılıcı onun çenesinin altına getirerek kafasını kaldırttı.

"Bende diyordum Komutan Lexa'nın bu Skaikru sevgisi nerden çıktı. Demek yasak aşk."

Clarke cevap vermemişti. Yine sessiz kaldı. Konuşmaya pek hali de yoktu zaten.

"Lexa sana hiç Costia'dan bahsetti mi?"

Clarke bu ismi biliyordu. Lexa'nın eski sevgilisiydi. Öldüğünü ve Azgeda'nın bununla bir ilgisi olduğunu biliyordu, ama sanırım birazdan fazlasını da öğrenecekti.

"Costia'da aynı senin gibiydi. Kendini güçlü sanıyordu. Ama Lexa hakkında bir bilgiye ihtiyacım vardı. Bende onu bu odada misafir ettim. Önce, tırnaklarını söktüm. Seninkiler gibi ölüm kokmuyordu onun elleri, tırnaklarının aralarına kan rengi oturmamıştı."

Clarke güçlükle yutkundu. Bunları dinlemek istemiyordu.

"Sonrasında biraz daha oyalandık ama şimdi anlatmayacağım. Hikayenin sonuna geleyim. Costia'yı diz çöktürdüm ve o hâlâ bir şey bilmediğini söyleyip yalvarıyordu. Neyi öğrenmeye çalışıyordum, biliyor musun?"

Clarke kafasını olumsuz anlamda salladı.

"L- Ya da.. Bunu sana söylemeyeceğim. Bunu öğrenemeden öleceksin. Şimdi, sende son sözlerini söylemeye başla ki senin kafanı da Lexa'nın yatağına koyabileyim."

"İstekte bulunabilir miyim?" Clarke zar zor nefes alıyordu, cılızca çıkan sesiyle ağzından bu kelimeler döküldü.

"Pekâla."

"Cesedim ona ulaşmasın."

"A-"

"Sana oğlunun yerini söyledim."

"Pekâla belki bunu değerlendirebilirim. Şimdi.." kılıcını bir anda Clarke'ın boynuna savurdu ama durdu. Derin bir kesik değildi. Ama Clarke yaklaşık 1 santim daha derinleşirse damarına geleceğini ve öleceğini biliyordu. Muhtemelen Nia'da.

"Düşündüm de, teklifini geri çevireceğim. Sarı saçların kan içinde Lexa'nın yatağının üstünde olacak. Belki de yorganın altına saklarız! Sana özlemle sarılmak için yorganı kaldırır ve-"

"Yeter."

Nia kılıcı biraz daha bastırdı.

Clarke sessizce mırıldandı. "Mebi oso na hit choda op nodotaim." (Yeniden görüşmek dileğiyle.)

"Yeniden görüşmek dileğiyle..? Gerçekten mi? İnançlı olduğunu bilmiyordum Wanheda! Kim tahmin edebilirdi? Ölüm konutanı bir inanan."

Clarke son bir derin nefes almıştı kısıkça. Gözlerini kapattı. Kulakları çınlamaya başlamıştı. Muhtemelen kafasından darbe aldığı içindi. Soğuk kılıç sıcak kanla temastaydı, Clarke kapadığı gözlerini daha da sıkmıştı.

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin