senin için yaşar ve ölürüm

237 33 40
                                    

Polis: KAÇMA!

Huening malikanesinin önünde sirenler çalıyordu. Bay Huening'in yanına gelenler ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor, polis ise onları uzak tutmaya çalışıyordu. O sırada Bay Huening şok içindeydi. Ama ne bir hüzün vardı ne de bir kırgınlık yüzünde.

Diğer ekip suçluyu bulmak için yola çıkmışlardı. Muhtemelen şimdiden Bayan Huening'in ölüm haberi magazinlere yansımıştı. Kim bilir? Şuan ki durum o kadar karışık ki... Bol şans Kai.

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Kai'den~

Elimde kanlı bıçak ile sokakta koşturuyordum. Saçma ve çılgınca bir durum. Ve arkamdan birileri beni kovalıyor. Sadece seslerini duyuyorum. Soobin'in bana çalıştırdığı kaçış egzersizleri bir işe yaramıştı. Şimdi ise yorulana kadar koşmaktan başka çarem yoktu. Düşündüm... Ya annemin gerçek yüzünü polislere anlatsam? Kanıtlarım da var. Ama babam yüzünden bana inanmayabilirler. Ne de olsa ben Huening ailesinin deli çocuğuyum. Kim inanır ki? Kimse. Soobin hariç. O bana yardım ederdi. Ama şuan onun bana benim de ona ulaşamayacağımın farkındayım...

Önüme çıkan araba ile hızlı bir fren yaptım. Koşuşumdan dolayı geriye doğru düştüm. Arkama baktığımda da peşimdeki polisler vardı. Kaçış yok. Yolun sonu.

Polis: Öncelikle o bıçağı yere bırak. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Bıçağı yere bırakmak. Evet. Anladın mı?

Demiştim. Beni deli sanıyorlar diye. Aslında... İyi rol yaparım.

- B-ben anlamıyorum.

Dişimi sıktım. Hapise girmeye niyetim yoktu. En azından beni tedavi için bir yere götüreceklerini düşünüyordum.

- Siz kimsiniz? B-beni neden kovalıyorsunuz?

Polis: Sen bir suç işledin. Bunun cezası var. Biliyor musun? Seni götürmemiz gerek.

- Ama ben kimseye bişey yapmam ki.

Polis: Tabii ki yapmazsın. Ama bir yere gitmemiz gerek. Şimdi sana yaklaşacağım ve bıçağı yere bırakacaksın. Sonra seninle istediğin yere gideceğiz.

- P-pekii.

Adam yavaş yavaş bana yaklaşıyordu. Ama benim bundan sonrası için bir planım yoktu. Adam bana iyice yaklaşmış bıçağı bırakmamı bekliyordu.

O an adamın kafasının içinden bir mermi geçti. Onun sadece mermi olduğunu fark ettim. Zavallı polis kanlar içinde yere yığılmıştı. Etraftaki polisler bana nişan almış. Ani bir hareket yapmamam konusunda uyarılarda bulunuyorlardı. Fakat benim gibi onlar da merminin nerden geldiğini bulmaya çalışıyorlardı. Gözlerimle etrafı tararken bana damdan bakan Soobin'i gördüm. Elini ağzına götürerek sus işareti yaptı.

Winwin: Selamlar millet!

Polisler ve ben aynı yöne doğru baktık.

Winwin: Bugün önemli bir konuğumuz var! Ama önce seyircilerimizin oturması gerek değil mi?

Winwin bana eğil işareti yapıp renkli bir ceket giydirdi. Bu sırada polisler hiçbir şey yapmıyordu. Sadece siper almışlardı. Gerçekten aptal gibi ne olacağını görmek istiyorlardı.

Ayrıca bu ceket fosforluyd-

- AMANIN!

Başıma kurşun isabet etmediği için şükretmeliydim. Kurşun yağmuruna tutulan polisler ve tam ortalarında olan benden geriye sadece ben kalmıştım. Yavaşça ayağa kalktım.

Lunatic ' sookaiWhere stories live. Discover now