넷 = ardından anlaşılmayanlardan dolayı, günceler kendini günlerden kopardı.

208 43 32
                                    

(Flashback)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Flashback)

Sayfalar duygularla şekillenmişti sanki. Her fani istekle ettiriyordu bir şekilde bu oyuna başrol olabilmeyi.

Şiirler kıvrılmıştı yıllar yıllar önce.
Tren istasyonunda ayrılan iki genç, yıllar sonra tekrar o sahife için bir araya gelmişlerdi. Birisi diğerini kırmış, diğeri unutmanın anlamı altında ezilmişti. Tüm bu sözler ve bir arada olmalar farklı anlam mı ifade etmişti?

Oysa ne de güzel uyuyordu şarkı sözleri onlara! Yıldızlar kanasa, batsa bile ayrılık tanımını faili olacak iki genç aşık, fiili şekilde başlatılmasına sebep mi olmuşlardı aslında?

Ayrılığı, yan yana olsalar asla uygulamayacak iki insan apayrıydı. Fakat o eski günlerde bitişiklerdi biraz da.

Neyse biz odağımızı son kavgaya ya da dudakların tutkulu ağlamasına değil de buraya odaklayalım. Çokca şeyi buradan bulalım...

Gün, batışa yelken açmış; güneş ise titanic'in denizin dibini boylaması gibi, göğün en derinine gömülüvermişti. Titanic gibi güçlü, kuvvetli gemi gitse bile Tanrı'ya koşul koşmayan gemiler ayakta kalmıştı. Onlardan nasiplenen yıldızlar, parıl parıl parıl parlıyordu.

Titaniğin batmasına çok olsa da; şu anda o kavgayı yapıp ayrılan iki genç insanın ayrılığına da bayağı vardı. Tren yolunda ayrılıklar başlamamıştı bile.

O günlerde iki küçük çocuk olan Layen ve Taehyung gece yorganın altında ayrı ayrı evlerde olmalarına rağmen kavanoza saklayıp buldukları ateş böceklerini izliyorlardı. İkisi de birbirine toplamıştı. Her gece yorganlarının altına geçip, o ateş böceklerinin ışığında birbirlerine yazdıkları küçük notlar ile günlüklerini okumayı çok seviyorlardı.

O aynı gece sularında; başka bir evde başka bir dünyanın içinde doğan ve
yavaş yavaş trabzanları tutan geniş omuzlu genç, aşağıya inmek üzereydi. Etrafa fersiz bir bakış attı.

Babası en son aşağıda çalışma odasındaydı. Onun yanına gitmek ve bir şeyi dillendirmek istiyordu.
Annesinin Londra'ya olan seyahatinin üstünden yıllar geçmişti ve Jin, onu bir daha görememişti. Babası ise itibarı sebebiyle bunu dert etmiyordu.

Annesi, babasının resmî eşi değildi. Ki zaten o bir Koreli olduğu için olamazdı. Jin gayrımeşruydu lakin babası bunun öğrenilmesini istemediği için annesin göndertmişti.

En azından Jin böyle biliyordu.

Eğer başka bir varisi ve oğlu olsaydı babasının, şuanda Jin de burada değil; belki de annesinin yanında sürülecekti kim bilir nereye...

Genç adam onun odasına doğru yol aldı. Odanın yarı aralık ahşap kapısının arasından, sallanan ve tik, tak sesleri çıkaran saatin sesleriyle kulak kesildi.

Love Poem ℘ KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin