ölüm kokuyordu her bir satırı

280 30 41
                                    

Zihnimin içindeki tek bir komutla sürüyordum arabayı eve doğru. Biraz agresif biraz da üzgün hissediyordum. Ama en yoğun hissettiğim duygu karışıklıktı.

Zihnim karmakarışıktı. O kapıyı açınca tüm bunlar bitecekti. Tüm bu aptal kaos, bunca cevabı olmayan sorular, hiç yaşamamış gibi olan adam... Her şey bitecek ve aydınlığa kavuşacaktı.

Taehyung'a bu yapacağımı söylemeyi düşünmüyordum. Zaten dedesi yüzünden endişeli ve gözü arkada gitmişti. Daha fazla panikletmeye gerek yoktu.

Bu sefer gözümü karartmıştım. Açacaktım o kapıyı, kim ne derse desin açacaktım. Alt tarafı birkaç kağıt parçasına bu kadar anlam yükleyen insanlar mı daha salaktı yoksa bu insanların laflarına inanıp bunca zamandır açmaya korkan ben mi?

Eve doğru yaklaşmaya başladığımda parmaklarım direksiyon üstünde hareket etmeye başlamış, dudağımı yeniden dişleyerek kanatmaya başlamıştım. Kalbim hızlanmıştı, terliyordum.

Korkunun ve gerginliğin işaretiydi bunlar. Arabanın camını açıp derin derin nefes almaya başladım sakinleşmek için.

Abartı. Tüm bu tepkilerim abartıydı. Gözümde çok büyütmüştüm o odayı, mektupları ve Jimin'i. Takıntı olmuştu bende ve bugün son verecektim buna.

Elimde ucu Jimin'e bağlı olan bir halat tutuyordum ve bugün kesecektim onu, bırakacaktım ipi.

Eve vardığımda arabayı park ettim ve kapıyı açıp çıktım. Yağan yağmur durmuştu. Bunu fırtına öncesi sessizliğe yorumladım nedense.

Bir hışımla açtım evin kapısını. Eve girer girmez merdivenlere yöneldim ve yukarı çıktım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi ve bu heyecanımı omzuma bir güç olarak biriktirip kapıya omzumla vurdum sertçe.

Tekte açılmadı tabii ki. Bir yanım hala kolumu çekiştirip bana 'yapma!' diye bağırıyordu. Her zaman iç sesimi dinleyen ben bu sefer o seslere sağır olmayı seçtim.

Yeniden gerilip bir omuz daha attım, açılmadı.

Hala o beyaz kapının karşısındaydım. Kapının ötesinde ne vardı? Ne olabilirdi? İçinde Jimin beni falan mı bekliyordu da millet abarta abarta anlattı.

Derin bir nefes daha alıp birkaç adım geriye gittim. Sonra da hızlanıp kapıya omuz attığımda içeri doğru savruldum.

Kapı açılmıştı ve ben... Delice bir şeyle karşı karşıyaydım.

Olduğum yere çakılı kaldım birkaç saniye. Ürpertici bir manzaraydı bu gördüğüm. Tamam korkunç değildi ama gerçekten ellerim terlemişti.

Bembeyaz, mobilyasız ve küçük bir odaydı. Zemini katlanmış kağıtlarla doluydu. Yemin ederim tek bir boşluk yoktu, bu delice!

Anlam veremediğim korkunç bir odadaydım. Dizlerimin üstüne, yere çöktüm. Elime gelen bir kağıdı alıp açtım. Koskoca kağıtta kısacık bir cümle yazıyordu.

Ölmemi istiyorlar.

Kim istiyordu? Kim? Neden sorulara çözüm bulmaya uğraşırken daha fazla sorular ortaya çıkıyordu? Bir sonu yok muydu bunun?

Onu atıp başka bir kağıdı aldım elime. Ondan biraz daha uzun bir yazıydı bu.

Uykusuz kaçıncı gecem bilmiyorum, sanırım sona yaklaşıyorum.

Bu herif neler yaşıyordu böyle? Daha doğrusu yaşamıştı. Kafam öncekinden de karışıktı artık. Başka bir kağıdı aldım.

Benim için endişelendiğini söyleyen insanlar var. Onlar benim ailem ve ailemi çok seviyorum. Ama onlar eğer dediklerini yapmazsam ailemi öldüreceklerini söylüyorlar.

ölüm kokan mektuplar | jikookWhere stories live. Discover now