rule number 2

693 84 63
                                    

merhaba aşk böcüklerim, iyi okumalar, yorumlarınızı bekliyoruum <3

...

|kaybetme ihtimalin olan birine bağlanmamalısın.

"Şimdi ben niye buraya çağırıldım?"

Jimin elinde tuttuğu badminton raketinin başıyla çenesine destek verirken, saat gecenin bir'i olsa bile sokak lambasının beyaz loş ışığında üstünde mükemmel duran gri bol eşofmanı ve uzun kollu çizgili tişörtüyle büyük bir gülümsemeyi yüzünde tuttuğu vakit gözleri kırpıştırarak Yoongi'nin masum olduğunu söyleyebileceği bakışlarını göstermişti.

"Hoş geldin Yoongi," diye mırıldanırken sorusunu görmezden gelmekten memnun, sesi bir pamuk kadar yumuşaktı ve en son annesinin ağzından bile bu tonda ismini duyabilmiş miydi hatırlayamıyordu. "Geldiğine sevindim."

Gecenin bilmem kaçı, Park Jimin yorgun gözlerine rağmen ona gülümserken ve Yoongi'nin siyah polarının altından bile hissedilen serin rüzgarın aksine sıcacık hissettirirken, Yoongi öylece yerinde kalıp elleri ceplerinde donmaya devam etti. 

Şaşkın ve çarpılmış gibi bir elektrik alsa bile Jimin'den, kızıl saçları gözlerini kapatıp rüzgardan uçuştuğu sırada Yoongi aşırı iyi bir oyuncuydu.

"Jimin, gelmezsem fazla kan kaybından hayatını kaybedeceğini yazmışsın." Yoongi gözlerini büyültüp ona kızgın bir bakış attığında kulakları şimdiden üşüdüğü için heyheyleri üstündeydi ve Jimin dedikleri karşısında başını biraz daha kendine çekip küçültürken gözlerini kırparak yavru köpek bakışlarıyla gülümsüyordu. 

"Birde sahanın demirlerinin fotoğrafını atmışsın." Büyük olan gözlerini kapatıp alnını ovuşturdu, bıkkın sesi aralarına yayılmıştı. Gözlerini aralayıp kaşlarını çatarken işaret parmağı keskin demirleri gösteriyordu. "Kolun falan içine girdi sandım. Evden nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Şaka mısın sen? Üstüme bak," Jimin, Yoongi'nin kamutuna uyup ince bedeni süzdüğünde ve çok geçmeden gülmemek için dolgun dudaklarını ısırdığında Yoongi biraz daha sinirleniyordu. "Nasıl evden fırladığım hakkında bir fikrin var mı?"

Yoongi kızıl ve neredeyse nemli saçları gece soğuğunda uçup dağılırken üstünde 'ı love drugs. give me drugs.' yazan komik bir polar uzun kollu ve altında diz kapağının üstünde biten, bembeyaz kemikli bacaklarını ortaya serip uçlarını alev almışcasına ateş desenleri üzerine basılan naylon bir plaj şortu giymişti. Ayağında çevresi açık bir yaz sandaleti vardı ve Busan şu an kesinlikle yaza girmek üzere olsa da sıcak bir hava da değildi.

Üstelik uyuşturucu? Jimin, Yoongi'yi birkez bile uyuşturucu alırken görmemişti ve kızıl saçlı olan gözlerini kocaman yapmış, kaşları çatılı ve yüzü bezmiş bir halde Jimin'in gülüşüne ateş saçarken zaten uyuşturucu kullanan biri gibi durmuyordu. 

Jimin, şu birkaç günde -kafe de buluştukları zamandan sonra okulda bir iki kez çaya çıkmışlardı. -ki bu tabiri koyan da Hoseok'tu ve Jimin o andan beridir istemsizce Yoongi'ye 'benimle çaya çıksana.' der olmuştu.- Yoongi'nin gösterdiğinden farklı olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Evet, sessiz sedasız ve kalabalıktan uzak olan bir çocuktu. Lakin Yoongi kesinlikle gösterdiği kadar sakin değildi, çok çabuk heyecan yapıyor ve bir kelime de cin çarpmış gibi yolun ortasında duraksayabiliyordu. Ve bu anlar çok eğlenceliydi. Dün okul çıkışı mahalleye yürüdükleri her an Yoongi'nin sinir olduğu ve utanabileceği laflar söyleyip onu dondururken az daha bir arabanın altına girecekti.

"Tarzın çok güzelmiş hyung. Tek sorun yolculuk Antartika mı, yoksa Maldivler mi çözemedim."

Jimin gülen gözlerinin biraz daha kısılmasını sağlarken çenesini raketin yuvarlak yerine bastırarak yüzünü gömmeye çalıştı. Ufak bir teninde katlanma ve gıdığın oluşması, Yoongi'nin çatılı kaşlarında çatırdama yaratmıştı. 

how to be a heartbreaker | yoonmin✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin