O burnu havada biri değildi. Pekâlâ kabul ediyorum biraz kendini beğeniyordu ama diğer insanlar gibi değildi. Gri gözleri ve kumral saçları mükemmel olmasına rağmen diğer insanlar gibi kendine övgüler yağdırmıyordu. "Güneşim," sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Ben onun Güneşiydim, o benim gece gökyüzü karardığında çıkan ve beni arkasına alıp koruyan Aydı. "Çok bekledim. O kadar çok bekledim ki. Aklımı kaçırdığımı sandım. Şimdi buradasın, umarım bu Tanrının bir oyunu değildir." Söylediği cümleler genzimi yakarken konuşamıyordum. Dudaklarım bir şey söylemek için aralanıyor sonra söylemekten vazgeçip kapanıyordu. "Tanrı adaletsiz değil. Bu bir oyunda değil. Her şeyden önce seni sevdiğimi bilmeni isterim," dedim zorla konuşarak. Sanki biri kafama silah dayamıştı ve ben silahın tenime değişini hissettikçe konuşamaz oluyordum. Gri gözlerine bakmaktan konuşamıyordum. Gri gözleri silahın namlusuydu. "Konuşmadan önce benimde seni sevdiğimi bilmeni istiyorum, belki de benimde seni sevdiğimi bilmeye ihtiyacım vardır. Kimi kandırıyorum, sen yokken hayatım berbattı. Seni gerçekten seviyorum."