Dehşetle sonumu getirmeye ant içmiş adama baktım. Kollarının arasındaki tanıdık cesedi solmuş yaprakların arasına, incinebilirmiş gibi dikkatle bıraktı. Bakışlarını bana çevirirken çenesi kaskatıydı. Dudağının kenarından akan kan onu şeytandan farksız kılmıştı gözümde. Düşüncelerimin celladı olmayı becerebildiği için zihnimdeki her bir hücrem ayağa kalkıp alkışladı onu. "Umsel." dedi. Devam etmedi. Devam etseydi. Devam etmemeliydi. Sesindeki soğukkanlılık beni dumura uğrattı. Bir kez olsun beni şaşırtmayı deneyebilirdi. Kaybolduğu boşluktan çıkardığım sesim öylesine boğuktu ki bir an kendimi tanıyamadım. "Seni hiç tanımamış olmayı dilerdim." Sesim hayal kırıklığını, öfkeyi, tiksintiyi sahiplenmişti. Güzel hiçbir duygu yoktu sesimde. Bu gece bir adam bir kadını öldürdü. Başka bir adam, başka bir kadını öldürdü. Tek bir suçlu varken artık iki suçlu vardı. Tek bir kefen varken artık iki kefen vardı. Ay, hüzünle Güneş'e dönüp teselli aradı.