Mine yani, hikayenin baş karakteri kendisini soyutlamak için böyle bir ad taktı kendine. Kendisini az da olsa masum görüyordu. Günahkar kelimesinin çok ağır olduğunu ve işlediği günahından pişman olmayanları temsil ediyor gibiydi. Günahkir; zorda kalan, pişman ve çaresiz bir şekilde işlenilen günahı temsil ediyordu. Mine'nin düşüncesi bu yöndeydi. Zorda olduğu için kötü işler yapması gerekiyordu ve yaptıda. İki sene önce ensesi kalındı. Her zaman arkasına bakmadan yaslanabileceği büyük bir destekçisi vardı, fakat şimdi birden yüksekten düşmek onu fazla kısıtlamıştı. Kalkması zor olmuştu, fakat alışmaya da başlamıştı. Kurtulmak istiyordu kendisinden. Mutlu olmayı unutturmuşlardı Mine'ye. Üzülerek yaşamak ağır gelmiyordu artık. Korktuğu bir şey de kalmamıştı, kendisinden başka kaybedecek hiç bir şeyi yoktu çünkü. Ve kendisini kaybetmek Mine'ye bağlıydı. Güçlü, istikrarlı, akıllı, ve hırslı bir kızdı. Bunu iki sene önce olanlardan sonra yaşamındaki duruşundan anlamıştı. Şayet güle oynaya bir kızın aniden böyle bir düşüşe geçmesini sayılı kişiler kaldırabilirdi. Bir Günahkiradlı hikayem Mine'nin yüksekten pat diye düşmesini ve canının acımasını anlatan bir hikaye...