1994-merve

İ'lem ey mağrur, mütekebbir, mütemerrid nefis!
          	Sen öyle bir zafiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür.
          	Mesnevi[Y] - 85
          	
          	Acz imiz anlayıp mutlak kudret sahibine iltica etmek yerine ondan uzaklaşıyoruz..kabe'yi boyle gormek camileri cemaatsiz gormek sadece benimi üzüyor ve korkutuyor..
          	Bu mikrop başı boşmu zannediliyor herkesin aklını başına toplaması gerekiyor!!!!!

1994-merve

İ'lem ey mağrur, mütekebbir, mütemerrid nefis!
          Sen öyle bir zafiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür.
          Mesnevi[Y] - 85
          
          Acz imiz anlayıp mutlak kudret sahibine iltica etmek yerine ondan uzaklaşıyoruz..kabe'yi boyle gormek camileri cemaatsiz gormek sadece benimi üzüyor ve korkutuyor..
          Bu mikrop başı boşmu zannediliyor herkesin aklını başına toplaması gerekiyor!!!!!

1994-merve

Hem nasılki bir cazibedar, sefihane ve sarhoşane şaşaalı bir eğlence bulunsa, çocuklar ve serseriler gibi büyük makamlarda bulunan insanlar ve mesture hanımlar dahi o cazibeye kapılıp hakikî vazifelerini ta'til ederek iştirak ediyorlar; öyle de, bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli fakat cazibeli ve elîm fakat meraklı bir vaziyet almış ki; insanın ulvî latîfelerini ve kalb ve aklını, nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor.
          Kastamonu - 104

1994-merve

   Aşk, şiddetli bir muhabbettir; fâni mahbublara müteveccih olduğu vakit ya o aşk kendi sahibini daimî bir azab ve elemde bırakır veyahut o mecazî mahbub, o şiddetli muhabbetin fiatına değmediği için bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılab eder.
          
          (Dokuzuncu Mektub)
          Mektubat - 33

1994-merve

Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksandokuzu, maşukundan şikayet eder.
          Çünki Samed âyinesi olan bâtın-ı kalb ile sanem-misal dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakîldir ve istiskal eder, reddeder.
          
          Zira fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. Madem öyledir; bu havf ve muhabbeti, öyle birisine tevcih et ki, senin havfın lezzetli bir tezellül olsun.
          Muhabbetin, zilletsiz bir saadet olsun.
          Evet Hâlık-ı Zülcelal'inden havf etmek, onun rahmetinin şefkatına yol bulup iltica etmek demektir.
          Havf, bir kamçıdır; onun rahmetinin kucağına atar.
          
          
          (Yirmidördüncü Söz/Beşinci Dal/1.Meyve)
          Sözler - 358

1994-merve

Hakikî mahbub, hakikî matlub, hakikî maksud, hakikî mabud; yalnız odur.
           ﻛِﻪ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮ ﺑَﺮَﺍﺑَﺮْ ﻣِﻴﺰَﻧَﺪْ ﻋَﺎﻟَﻢْ
          
             Çünki bu âlem bütün mevcudatıyla muhtelif dilleriyle, ayrı ayrı nağamatıyla zikr-i İlahînin halka-i kübrasında beraber "Lâ ilahe illâ Hu" der, vahdaniyete şehadet eder.
           ﻟﺎَٓ ﺍُﺣِﺐُّ ﺍﻟْﺎَﻓِﻠِﻴﻦَin açtığı yaraya merhem sürüyor ve alâkayı kestiği mecazî mahbublara bedel, bir Mahbub-u Lâyezalî'yi gösteriyor.
          
          (Onyedinci Söz/Lâ ühibbülafilin)
          Sözler - 218
          
          

1994-merve

@ 1994-merve  mecazi mahbubundan birgün alakayı keseceksin unutma ☝her mecazi sevgide firak acısı vardır ama gerçek sevgiyi buldan mecazi olan sevgim bile güzelleşir 
Reply

1994-merve

   Ey insan!
          Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme.
          Hayatın fenasını düşünüp, hüzne düşme.
          Yalnız dünyevî ehemmiyetsiz meyvelerini görüp dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme.
          Belki o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyum'a aittir.
          Masarif ve levazımatını, o tedarik eder.
          Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve ona aittir.
          Sen, o gemide bir dümenci neferisin.
          Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak.
          
          (Hüccetullah-il Bâliğa Risalesi/Onuncu Hüccet-i İmaniye)