Havdarionis, gökyüzünün yüce mavi örtüsünün altında, derin ormanlar ve taşla kaplı vadilerle sarılmış geniş bir kara parçasıydı. Kuzey’in en uç noktalarına kadar uzanan bu topraklarda, doğanın ruhu hüküm sürerdi. Doğanın gücüyle beslenen büyücüler burada yetişir, her biri farklı yeteneklerle donanmıştı. Ama en önemli özellikleri, doğanın onlara öğrettikleriyle şekillenen kalpten bağlılıklarıydı.
10 yaşına geldiklerinde, Havdarionis’in genç büyücüleri ormana götürülür, gizemli bir ritüele tabi tutulurdu. O an, büyücünün kaderi yazılır, hangi krallığa hizmet edeceği belirlenirdi. Ritüel sırasında, her bir büyücünün bileklerinde, hizmet edecekleri krallığın simgesi belirdi. Bu sembol, bir demir çubukla ısısı hissettirilerek, ömür boyu silinmez bir işaret bırakırdı. Acı yalnızca birkaç saniyelikti ama büyücüler bunu kaderin bir parçası olarak kabul ederdi.
Büyücüler eğitimlerini tamamladıklarında, 16 yaşlarına geldiklerinde, bağlı oldukları krallığa yemin eder, sadık bir danışman, şifacı ya da strateji ustası olarak hizmet etmeye başlarlardı. Ancak, eğer bir büyücü yemin etmeyi reddederse, o zaman doğanın koruması sona ererdi. Onları koruyan güçler kaybolur, yerine Kaos’un karanlık güçleri gelir ve doğanın bambaşka bir tarafı onları çağırırdı.