Buraya hiç iyi bir şey yazamayacağım galiba. Lanet bahçemiz hayvan mezarlığına döndü. Bir buçuk senedir özenle baktığım kara çöreğimin çöp kenarına atılmış cesedini buldum. Bu nasıl boğaz düğümleyici bir his anlatamam ya. Allah'ın belası çarptıktan sonra kenara çekmeyi akıl etmiş. Gelip geçen arabalar pestilini çıkarmamış en azından. Tek avuntum bu oldu. Şu an evde baktığım büyük kedimin hem eşi hem de kurtarıcısıydı. Bir nevi onun sayesinde hayatta kaldı kedim. Bu melekte emeğim çok fazlaydı. Çöreğimi ilk bulduğum zamanlar zapzayıftı, leş gibi kokuyordu, tüyleri yapış yapıştı, ağzı gözü akıyordu. Aşırı ürkekti. Kaliteli mamalarla besledim, ilaçlarını verdim. Tüylerini temizledim. İnanılmaz parlaklaşıp gürleşti. Pufur pufur uzundu tüyleri. Cins kedilere benziyordu. Kilo da aldı, hatta bayağı bayağı da etli butluydu son zamanları. Gün aşırı bahçeye iner oyun oynardım, zor oldu ama zamanla bize alıştı, kendini azar azar sevdirmeye başladı. Derken kucağıma bile alıyordum artık. Güveniyordu bize. Patilerine dokundurur, karnını sevdirirdi. Aşırı minnoş bir meleğe dönmüştü. Eşini, yani evde baktığım büyük kedimi eve almak zorunda kaldığım dönemde bahçeye gidiş gelişleri azaldı. Mahallede başkalarının da beslediğini görmüştüm. İş çıkışı eve dönerken çöpün kenarında kulağından ve ağzından kanlar akıp üstünde sinekler uçuşurken görmeyi hiç ama hiç beklemiyordum