Tanrım beni affet onu senden çok sevdim. Sonra bir baktım almışsın benden, şimdi af dileyip sığınsam sana dua etsem geceler sabahlara karışırken...tekrar bağışlar mısın onu bana?
Tanrım beni affet onu senden çok sevdim. Sonra bir baktım almışsın benden, şimdi af dileyip sığınsam sana dua etsem geceler sabahlara karışırken...tekrar bağışlar mısın onu bana?
Ne kadar güzeldi. Ama yanında kimse yokken, birlikte olmaktan hoşlandığı, ona ait olan, dönüp "Şuna baksana," diyebileceği biri yokken bunun ne anlamı vardı...
Bu yaralar nasıl oldu bilmek ister misin? Babam tam bir ayyaş ve şeytanın tekiydi. Ve bir gece, iyice zıvanadan çıktı. Annem kendini korumak için ekmek bıçağını kaptı. Bu babamın hiç hoşuna gitmedi. O yüzden, gözlerimin önünde bıçağı alıp onun üzerinde kullandı. Bir yandan da gülüyordu. Bana döndü ve dedi ki: niye böyle ciddisin oğlum? Bıçakla üzerime yürüdü. Bıçağı ağzıma soktu. Şu surata bir gülümseme katalım ve… Niye bu kadar ciddisin?
Her şey bir merhabayla başlamıştı aslında. Çok tuhaftı , hayatıma ansızın giren insanlara bu denli bağlanmam. Oturup düşününce bu bir saçmalıktan ibret , kimsenin değerlisi olmadık. Yollarımızda bir kavşakta ayrılınca merhabalar yerini elvedalara bıraktı.
Bazı aşklar su gibidir ; akıp gider. Bazı aşklar toprak gibidir ; ölümünü kucaklar. Bu yüzden aşk ne sudur ne toprak. Aşk nefestir , onunla başlar onunla bitersin. Bu da böyle bilinsin.