Burası asıl ona iyi gelmiyordu. O unutmayı
becerebilen bir adamdı. Hatta çoğu kez
bu becerisiyle övünen bir adam. Ama
atladığı şeyler var. Ayağına saplı kalan cam
parçasını unuttuğu için, yere bastığında
o yara kendisini aniden hatırlatıyor ve
canı acıyor. Ayağı şimdi kesilmiş gibi,
incecik bir sızı kaplyor tüm bedenini. Yere
bastığına lanet ediyor ve acıyı yeniden
unutmak istiyor. Fakat o sızı geçene dek o yara unutturmuyor kendisini. İsterse, daha evvel de yaptığı gibi yeniden
unutur ama o cam parçası, ayağına saplı
bir halde orada duracak ve tekrar yere
basmak istediğinde kendisini hatırlatacak.
Gökhan'ın övündügü unutma becerisi,
ayağına saplanmış bir cam parçasının
oluşturduğu yara yokmuş gibi kendisini
kandırmasından başka bir şey değil. Burası
ona iyi gelmiyor, çünkü burada unuttuğu
her şeyi yeniden hatırlıyor. Bende ise onun düşündüğünün aksine
durum çok daha farklı. Burasının
bana iyi gelmediği falan yok çünkü
ben unutmuyorum. Eğer unutursam,
muhakkak bir şey olur ve hatırlarım
biliyorum. Hiç unutmadığımı Gökhan fark
edemiyor. Ben nerede olursam olayım
unutmuyorum ve unutmadığım için
ansızın hatırlamanın verdiği o incecik
sızıyla uğraşmıyorum. Ben ayağıma
saplanıp kalmış bir cam parçasının
bıraktığı yarayı ve çok acıttığını bile bile
sürekli olarak zaten yere basıyorum.
Ben artık o acıyla yaşamaya alıştım.