fezalays

cinayet ben oldum cinayet

fezalays

yüzüne bakınca bunun ağlardım biliyor musunuz böyle görürdüm ya gözüm dolardı bi konuşurdu bu böyle sesi erkek kokusu erkek bana şey derdi ben senin elini hiç bırakmadım, erkek ya, sessizce derdi, iyi bi şey diyor ya güya, duyarlarsa ibne derler ya, ulan karının köpeği olmuş derler ya, sessizce derdi, sessizce deyince de sesi bi başka olurdu ya, içim titrerdi, içim dalga dalga dalga, köpük köpük köpük köpük, falezler keskin keskin, vurdukça vuruyor, dibimden kalkıyor dalgalar, suratımda bir ağlamak uyanıyor ve o bunu şey sanıyor, ona aşığım da ona ölüyorum da bitiyorum sanıyor ama öyle olmadığını görünce kendini inandıracak bir şey yapıyor, traş oluyor bir gün sakalları kısalıyor, daha bi güzel, ben severim güzelliği, öyle oluyor, sanıyor ki ben de ne erkeğim ulan, sanıyor ki aşığım ona, öyle sanıyor, bir adamın yanına oturdum, rüzgar esti esti saçlarım önce yüzüme sonra onun yüzüne dağıldı, önce kendi yüzünden, sonra benim yüzümden çekti saçlarımı usulca topladı, okşadı birkaç telini, gözümü kapayıp gülümsedim açtım gözlerim dolu dolu, benim gözüm dolar böyle şeylere, anladın mı, ben gülümserim ve ben ağlarım böyle şeylere, sokaktaki bir köpek sürünse bacaklarıma ısınır bacaklarım gözüm dolar benim, çünkü ben kansızım, çünkü kansızlar çok üşür, hep pekmez yedirdi annem hep kustum kan gibi, yüzüne yüzüne çok sert yüzüne vurulmuş çocuklar ağlarlar yüzleri sevilince bunu bilen kadınlar da yani nasıl bir çocuk olduğunu ve aslında nasıl bir çocuk olamadığını bilen kadınlar da öyle aşk meşk sanmazlar böyle şeyleri, anladın mı, elbet senin aptal sesine gözyaşı döken, elbet birinin öpüşüne de ağlar yavrum, elbet senin bozuk cümlelerini saçlarına toka eden, e elbet tutup da sarılana ördürür saçını, siz yoksunuz, kimse yok, ben varım bir tek, bir ben varım bir de benim böyle bildiklerim, anladın mı, anlarsın, senin kara kaşın kara gözün bir değildir tek değildir, ben o bakışı bir yerden hatırlarım ama.

fezalays

şimdiden bir hatırasın
          bulutsa, tozsa, uçarsa
          bütün (aşklar) paranteze alınsın
          rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın
          ne bir şarkısın,
          ne de dillerde nağme adın
          artık bazı şarkılar kadar yaralısın 
          
          günler izmarit diplerinde biriksin
          o zaman mutlaka bir trenle gelirsin
          köpüklerdensin, mavisin, sakinsin
          istesen suyun tenine bitişirsin
          ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın
          içimde iki yaşlı balık varsa,
          içimde biri pulsuz, iki balık varsa
          biri sensen, gelirsen ve yok edersen
          bunu yazmak istiyorum sana
          sonra postalamak istiyorum
          pulsuz bir zarfla
          hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata 
          
          bu kırmızı oyalarla saçlarımda
          beyaz bir tülbent gibi kalırsam
          tenimde, süzemediğim tortularla
          gün olur sararırsa sayfalarda
          bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın
          şimdiden bir hatırasın
          
          kırık kalplerle süslü bir sayfaysan
          camsan, saydamsam, beni kırarsan
          simlerimle sevişirim seninle
          o süslü sayfaların üzerinde
          içimde iki mutlu yıl varsa,
          içimde biri simli iki kadın varsa
          sen, gelirsen ve yok edersen
          bunu yazmak istiyorum sana
          sonra postalamak istiyorum
          simli bir yılbaşı kartıyla
          hiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata 
          şimdiden bir hatırasın
          
          açmışsa bir sardunya saksıda
          bütün (aşklar) paranteze alınsın
          bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın
          mektuplar postaya takılırsa...
          ey aşk sen
          artık bazı şarkılar kadar yaralısın.

fezalays

yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci; sahneye fırlayıp romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. sonunda geminin batacağı bilindiği halde titanic defalarca izlenmiştir. bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. çünkü romeo ölmeli, titanic batmalı ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı.

fezalays

birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. birine teslim olduğumuzda içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. o yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? "anlatsam mı anlatmasam mı?" kararsızlığımız. "bu sevgi beni acıtır mı?" kuşkularımız.

fezalays

çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
          bilmiyorsunuz. darmadağın gövdemi
          çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum
          karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
          çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
          acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
          bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
          yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
          bir yağsam pahalıya malolacağım.
          ben bir bodrum kat kızıyım bayım
          yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
          bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
          fakat korkuyorum. Birazdan da
          kırküç numara ayakkabılarınızla
          bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
          bu iyi olmaz bayım!

fezalays

büyük gemiler de yok artık bayım
            büyük yelkenler de
            büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
            işte az önce bir karabatak daldı suya
            bir süredir de kayıp
            dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
            ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
            kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
            ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
            yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
            bir gül, bir güle derdi ki görse
            yalan söylüyorum
            güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
Reply

fezalays

ondört yaşındaydı ruhum bayım
            bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
            protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
            gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
            protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
            o ara içimde çiçeklerden oluşmuş
            bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
            sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.
            kaçmaya çalıştım. Olmadı.
            bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı
            ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
            neyse işte
            ben her filmi hatırlarım
            sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
            'sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.
            öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar
            onu da mutlaka hatırlardım.
            insan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
            hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
            bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.
Reply

fezalays

'gün akşam oldu' diyorum
            ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
            cam kırıkları yiyorlar
            rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
            rengarenk yap-boz parçacıkları
            anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
            hayır,sanırım sabahı bekleyemem
            bilmiyorum.
            insanlar rüyalarım acilen anlatmalı
Reply

fezalays

gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
          sicim yağmur taklidi
          bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
          bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
          parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
          onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
          parmağıma düşen bir damla kandı aşk.
          
          seni sevince pazara çıktım sevinçten
          enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan
          oturup ağladım sonra, şaşırdın.
          bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
          canımın acısıydın.
          ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
          sevişmiştik.
          evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri
          sevişmiştik.
          biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü
          boşaltmış gibi
          seni sevince kıpırdayan her şiiri
          kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum

fezalays

sonra gittin
            gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
            sicim yağmur taklidiydi
            artık iyice inceldi.
Reply

fezalays

sonra gittin.
            birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
            söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
            bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
            herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
            sonra gittin.
            çocuk oldum bir daha, ağladım.
            kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
            kitaplar, aşk, her şey.
            her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
            keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
            sonra gittin.
            beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
            keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
            çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
            söz dedim, söz verdim.
            euhumu gömdüğüm yer hala belli.
            güneşi özledim, sonra seni
            keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
Reply