gesaffelstein-

Ötelerde sevgilin, gömülmekte yavaş yavaş,
          	dalgalanan saçlarına kadar yükselmiş kum,
          	sözünü kesiyor konuştuğunda,
          	susması için emir vererek,
          	ölümlüdür nasılsa sevgilin kumlara göre
          	ve ayrılışlara da gönüllü,
          	her kucaklaşmanın ardından.

gesaffelstein-

Ötelerde sevgilin, gömülmekte yavaş yavaş,
          dalgalanan saçlarına kadar yükselmiş kum,
          sözünü kesiyor konuştuğunda,
          susması için emir vererek,
          ölümlüdür nasılsa sevgilin kumlara göre
          ve ayrılışlara da gönüllü,
          her kucaklaşmanın ardından.

isdeur

And I think I need your love, I don't need no one selfish
          Wonder if I give this girl my heart, could she help it?
          And you know she's an angel if you let her tell it
          Baby hot as hell, she got kicked out of heaven
          You know I love them braces, them big lips, that red skin
          You know I love the faces she make when we sexing
          Can't get her off my mind if I tried, my obsession

gesaffelstein-

Acı çekmedim, sevgilim,
          bekledim seni sadece.
          Değiştirmeliydin bakışını 
          ve yüreğini,
          dokunduğunda bağrımın sana verdiği
          denizin derin bölgesine.
          Yükselmeliydin suda,
          gece dalgasının kaldırdığı
          bir damla gibi temiz.

gesaffelstein-

yine tarayabilecek miyim saçlarımı rüzgârda
          yine menekşe dikebilecek miyim bahçelere
          ve sardunyaları
          pencereninin ardındaki gökyüzüne dizebilecek miyim?
          dans edecebilecek miyim yine kadehler üzerinde
          acaba yine kapının zili bir ses beklemeye sürükleyecek mi beni?
          anneme dedim ki: "Bitti artık!"
          hep düşündüğünden önce gerçekleşir olacak olan 
          gazeteye başsağlığı ilanı vermeliyiz

gesaffelstein-

Andaç değil yanımızda götürdüklerimiz
          unutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil,
          yaşlarla kaplı yüzler,
          boğazımıza yapışan eller
          ve yapraklardan sıyrılan şey:
          aşınmış bir günün karanlığı
          acıyı kanımızda tatmış bir günün.

gesaffelstein-

bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende
          ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
          biri yok, gel, aşk istediği için varsın
          ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
          biri yok, git, aşk istediği için yoksun
          
          ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
          ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
          ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
          gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
          seni senden beni benden bağışlar birbirimize
          
          bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi
          burda değilsin, çoktun çekilmişsin ve seninle
          gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde
          çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
          vefa aşk listesindeki ceza nöbetine
          
          bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
          aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
          kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun
          beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü
          zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü
          
          bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
          ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!

gesaffelstein-

Adını Funda Oteli koy
          Aklından gelip geçen bir yazın
          Ve akşam güneşlerinde orda burda
          Bir deniz kıyısında, eski bir yıkıntıda
          İnce ince gezinen turuncu adamların.
          
          Adını Funda Oteli koy
          Sevdamızın da adını
          Ayakları dibinde gün batımının.
          Ve ağzında binlerce güneşin tadı
          Dilinin ucunda yalnızca kendi adın.
          
          Çünkü sevdikçe beni sen, kendini tanıdın.

gesaffelstein-

sana geldim denize giden ırmak gibi
          yatağımı değiştirdim dağlarıma kıydım
          her şeyi boşladım senin uğruna
          dostlarımdan ayrıldım çocukluğumu unuttum
          ömrümün her damlası tuzunu sonsuzluğundan aldı
          güneşin dağıttı foltlorumu
          kanımın düşlerimin çılgınlığımın ecesi
          sana verdim belleğimi bir tutam saç gibi
          artık yalnız senin karlarında uyuyorum
          yatağımdan çıktım perilerimi kovdum
          boşverdim nicedir efsanelerime
          efsaneler ki onlarda
          Rimbaud vardı Cros ve Ducasse vardı
          gece yarısı ağlayan Valmore
          Nerval ve ipi vardı
          Lervantov´u vuran kurşun benim yüreğimden geçerdi
          ayaklarınla böldüğün
          ellerinle saçtığın yüreğinden
          bir zorlu yel gibi ormana tutkun
          sabah süpürülüp evden atılan
          bütün bir gün görünmeden sabredip
          yeniden gelen tozum
          sarmaşığım sessiz soluksuz büyüyen
          sana bağlı bir sarmaşık sökülüp atılıncaya dek
          basa basa aşındırdığın taşım
          iskemleyim seni bekleyen eski yerinde
          alnının boşluğa bakarken yandığı camım
          yalnız sana yönelmiş beş paralık bir romanım
          bir mektubum açılıp sonra okunması unutulmuş
          tamamlamaya değmez yarım kalmış bir tümceyim
          ürperişi çiğnenmiş odaların
          geçerken yaydığın güzel kokuyum
          ve sen çıkıp gidince mutsuzum aynan kadar