Uzun bir süre, hatta denemekten bir süreliğine vazgeçmeme yetecek kadar uzun bir süre sonra, yorgunluktan oturduğum yerde geçitten gelen tok bir sesle sıçrıyorum.
- “Ne oluyor?”
- “Bilmiyorum.”
Aynı ses ikinci kez gelirken buz rengindeki geçitte çatlaklar oluşuyor. Ben, dibinde oturduğum çatlağı kontrol etmek isteyerek ayağa kalkarken yüzü bembeyaz olan Craig, insanüstü hızıyla beni tutup geçitten uzakta yere yatırıyor.
Daha çok üzerime kapanıyor diyelim.
Gelen üçüncü tok sesiyle birlikte geçit paramparça oluyor.
Oksijen!
Gerçi oksijeni alabilmek için üzerimdeki ağırlığa oldukça direnmem gerekiyor. Fakat onun bunu fark ettiğini sanmıyorum.
Aslında fark etmesi için ismini bir iki kez tekrarlamam gerekiyor. Ve bunu, vücudumun verdiği tepkileri bastırmaya çalışarak yapmak oldukça zor dostlar. Kendimi bu ağırlığa bastırmak- veya dudaklarımdan dökülmek üzere olan inlemeye izin vermek çok kolay olurdu.
Of Tanrım! Eminim ki bu tamamen zihnimin oksijensiz kalmasından kaynaklanıyor.
Kesin öyle!
***
3 kitaplık tamamlanmış serimden her hafta en az bir yeni bölüm yayında! Lutfen yorumlarınızı esirgemeyin, dilerim beğenirsiniz :D