morcurio

gece 10'a doğru aradın. birkaç gün sonra dolunay olacağını, rakı içeceğini ve denize denizkızları için biraz rakı dökeceğini söyledin. kıskandırmanın daha zarif bir yöntemi olamazdı ama beni daha fazla kıskandırma olur mu? dayanamam ben buna. kaskatı kesilir boynuzlarım. içimdeki kuş ölür.

morcurio

gece 10'a doğru aradın. birkaç gün sonra dolunay olacağını, rakı içeceğini ve denize denizkızları için biraz rakı dökeceğini söyledin. kıskandırmanın daha zarif bir yöntemi olamazdı ama beni daha fazla kıskandırma olur mu? dayanamam ben buna. kaskatı kesilir boynuzlarım. içimdeki kuş ölür.

morcurio

"v..." kilisesi'nin çan kulesi, meyhanenin birinde bir bilardo masası ve bilardo oynayan bir subay, bodrum katta bir tütüncü dükkanındaki sigara kokuları, bir birahane, bulaşık suları dökülmüş, her yanı yumurta kabuğu kırıklarıyla dolu, karanlık, pis bir merdiven, bir yerlerden duyulan çan sesleri...

morcurio

bütün bu görüntüler kafasının içinde bir kasırga gibi dönüyor, yerlerini birbirlerine bırakıyorlardı. bunlardan bazıları hatta hoşuna bile gidiyor, onları daha uzun süre canlı tutmaya çalışıyor, ama başaramıyordu: görüntüler parladıkları gibi, çabucak sönüyor, yitiyorlardı. aslında, çok da fazla olmamakla birlikte, içinde onu ezen bir şeyler vardı. bu bazen hoşuna bile gidiyordu. sırtındaki hafif ürpertiler henüz geçmemişti. bu ürpertileri duymaktan da hoşlanıyor gibiydi. 
Reply

morcurio

keşke o gece göçüp gitseydik, bir yerlerde güvende ve birlikte olurduk hep; elin her zaman tutabileceğim kadar yakınımda dururdu; bilsen yakınlığına nasıl muhtacım, seni tanıdığımdan beri sensiz nasıl terk edilmiş hissediyorum kendimi; inan bana, sana yakın olmak kurduğum tek hayalim, başka hayalim yok.

morcurio

morcurio

akşamlar bir roman gibi biterdi
            jezabel kan içinde yatardı
            limandan bir gemi giderdi
            sen kalkıp ona giderdin
            benzin mum gibi giderdin
            sabaha kadar kalırdın
            hayırsızın biriydi fikrimce
            güldü mü cenazeye benzerdi
            hele seni kollarına aldı mı
            felaketim olurdu ağlardım
Reply

morcurio

ne vakit maçka'dan geçsem
            limanda hep gemiler olurdu
            ağaçlar kuş gibi gülerdi
            bir rüzgar aklımı alırdı
            sessizce bir cigara yakardın
            parmaklarımın ucunu yakardın
            kirpiklerini eğerdin bakardın
            üşürdüm içim ürperirdi
            felaketim olurdu ağlardım
Reply

morcurio

gözlerin gözlerime değince
            felaketim olurdu ağlardım
            beni sevmiyordun bilirdim
            bir sevdiğin vardı duyardım
            çöp gibi bir oğlan ipince
            hayırsızın biriydi fikrimce
            ne vakit karşımda görsem
            öldüreceğimden korkardım
            felaketim olurdu ağlardım
Reply

morcurio

sevgili piraye; balık koskoca okyanusun derinliklerini avucunun içi gibi bilse de, bir lokma uğruna, atılan oltaya can feda. bırak benim de avucumun içi gibi bildiğim o koca kalbinde bir hata yapma hakkım olsun. şimdi sen yoksun ağlıyoruz arkadaşlarımla, ağlıyoruz arkadaşlarım bulutlarla. yağmur yağıyor mu oraya bilemeyiz ama, biz ağlıyoruz piraye. bu balık nefes alıp verdiği suyun altında boğuluyor, bu kelebek ölümü dört gözle bekliyor. o balık nerede boğuluyor biliyor musun? önümde ki beyaz sayfalara haykıramayıp yutkunduğum, içime ağlayıp, içimde biriktirdiğim denizin için de boğuluyor. bu kelebek intihara kalkışıyor. bırak bir hata yapma hakkım olsun. yaşadığım denizde can veriyorum. kalemim kan kaybediyor, kalemim ağlıyor piraye...

morcurio

bir insanın kendini bundan daha fazla salıverebileceği düşünülemezdi. ama bugünlerde içinde bulunduğu ruhsal koşullarda raskolnikov'un bütün bunlar hoşuna bile gidiyordu. kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa gibi yaşıyordu; herkesle her tür ilişkisini kesmişti. hatta kendisine hizmetle görevli hizmetçi kız bile arada bir kapıdan başını uzattı mı, dehşetli bir öfke ve tiksinti duyuyordu. tüm varlığıyla bir tek noktaya yoğunlaşmış kimi saplantılılarda görülen bir durumdur bu.