tanrisiztanrica

sessiz geceler, hüznün eseri olan asık suratlı portreler ve bir de bir kaç satırda susturduğu çığlıklar.

tanrisiztanrica

adının yazılı olduğu bir sayfa ilişti gözlerime. sana hitap ediyor ve olmayan bir gerçeği ıspat etmeye çalışıyordum sana. hissediyorum diyordum, kalbimin tam ortasında var olduğunu hissettiğim sen, sevgili sevgilim.  aşk diyordum sana bizi temsil ediyor. kendi içimde öyle inanmışım ki bize, olmayan bir gerçeği bile tek doğrum kabul ediyorum satırlarda. kaç bir satır, kaç bir hece oysa hepsinin sonuymuş bu delirmece. sevgilim kalbim artık atmıyor ama emin ol adın hâlâ kalemimi süsleyecek kadar naçizane.

tanrisiztanrica

-kendimden utanıyorum nasıl da unutamadım seni.
Reply

tanrisiztanrica

kasıklarımda uçmak isteyen bir kelebek. kozasına çekilmiş binbir uğraşla güçlendirmeye çalışıyor kozasını. içten içe hayalini kurduğu muazzam güzellikte olacak kanatları heyecanlandırıyor onu. fark edilmek isteğinden belli ellerim hep oraya uzanıyor. oysa ben kendi vücudumdan korkuyorum zihnimin derinlerinden bana onun orada var olduğunu fısıldayan bir ses kesiyor nefesimi parmak uçlarım ile dokunuyorum karnıma. sanki bir alev topuna dokunmuşcasına geri çekiyorum kendimi. yanıyor ellerim, ellerim değil yanan yüreğim. o ise hayal kırıklığı duyuyor ama hissediyor kanatlarını güçlendirmesi için tanrıya yalvardığımı, kanatlarının muazzam olduğuna olan inancımı. oysa onun varlığına benim yerlere göklere sığdıramadığım kalbimin en derin yarası inanamıyo,  tek umudumun en büyük günahımın kozasını parçalama isteği ile yanıp tutuşuyor. bir ümit yalvarıyorum ona önünde diz çökmüş kalbimin yangını yetmiyor onu yakmaya. benim ateşim yanmak için kendime bile yetmezken kelebeğimin kanatlarını küle çeviriyo. 
          bu yangının dumanlarını bile üfleyemecek kadar acizim. özür dilerim.

tanrisiztanrica

son bir kez daha gördüm belki de gözlerini. her şeye rağmen dik tuttuğum omuzlarım düştü, tüm vücudum sarsıldı. gözlerinin ışıltısına ışıltı katan tüm endamı ile en tepede parlayan güneş düşürdü bir parçasını yüreğime. yandım sevgilim. çektin hemen gözlerini benden. söndü içimde ki tüm ışıklar, güneş söndü. karardı gökyüzü gece oldu, daha da yandı yüreğim. çekemedim gözlerimi senden, yüreğimden düşen bir kaç damla yaş boğdu beni. ben sendeyim, yenildim. 

tanrisiztanrica

düşen omuzlarımı daha bir dik tutacak olmama, sarsılan bedenimi en güçlü hâline getirecek olmama ve akan gözyaşlarımı hiç akmamış gibi sileceğime, kendime ithafen. yenilemeyecek kadar kaybettim, üzgünüm. 
Reply

tanrisiztanrica

hissedemiyorum. 
          acım geçsin diye umut ettikçe hissizleşiyor belki de daha fazla acıyorum. zaman girecek yine araya bu da geçecek ve bitecek biliyorum fakat bu yolda tek başına olan o kız çocuğunu kurtaramayacak oluşumu kabullenemiyorum. zaman geriye aksa canım tekrar hiç acımadığı kadar acısa canım fakat o artık ağlamasa. küçük kız çocuklarının yüreğinde acı olmamalı, heyecan ve sevgi olmalı. özür dilerim, ben başaramadım fakat sen minicik, tertemizsin. buna inan, inanmazsan yaşayamazsın. 
          

tanrisiztanrica

geçmişte kalmış fakat geçmemiş zihnimin boşluklarına ve yüreğimin belki de en derin yarasına. 
Reply

tanrisiztanrica

bir fanusun içinde pamuklara sarılarak büyütüldüğünü gördüğüm bir çiçek ilişti gözüme. ne güzel bir çiçekti. içim sızladı herkes gibi imrenerek bakamadım o çiçeğe. yavaş yavaş yaklaştım fanusun içersinde bir hiç olan güzel çiçeğe. o an gördüm tüm gerçeği, açtım fanusun kapağını. ama ben fanusun içine farklı baktım belki de ruhumla yaklaştım. herkes gibi pamuklara sarılmış ne güzel diyemedim. uzun uzun baktım, çiçek ise anlattı bana bir bir. solmuş fakat solgun oluşu saklanmaya çalışılmış, anladım. fanusun içine kapatılmış, sözde her şeyden korunmuş. o fanus kaç kez yerlere atılmış ve paramparça olduğu hâlde sadece yönü değiştirilip sağlam olan tarafı göz önüne çevirilmiş. fakat yetmemiş daha da acımasız olmuş belki de kalpler, içine de pek çok zarar verilmiş, her biri ise pamuklarla sarılıp onarılmaya çalışılmış. esir olduğu o fanusun içine bir nefes girmesi bile çok görülmüş güzel çiçeğe. çiçek ise gün geçtikçe solmuş, kocaman fanusun içinde yok olmuş.  hayat ise acımasızca soldurmış onu, solduğu için artık ilgi çekmez olmuş sonrasında bir köşeye fırlatılmış hatta varlığı unutulmuş. o bir çiçek ve hiç konuşmadı ama ben her şeyi anladım, onu o fanustan kurtaramazdım gözlerimde yaşlar ile kağattım ben o fanusun kapağını. ardımda ise solgun ama kocaman bir tebessüm bıraktım. 

tanrisiztanrica

oysa paramparça olmuş bir fanusun kırıkları ile kesilen yüreğimin yaraları gül yaprakları ile sarılmıştı. 
Reply

tanrisiztanrica

saçlarım her şeyden daha önemli artık. onlara sevgi duyuyorum. kahvemi daha bir özenle hazırlıyor, sigaramı titreyen ellerim yerine sükunet içinde yakıyorum. kahkahalarımla sakladığım acıları haykırmak yerine hafifçe tebessüm ediyorum. etrafa neşe saçmakla yükümlendirdiğim kelimelerimi özgür bırakıyorum. anneme daha sıkı sarılabiliyorum, ona artık kızmıyorum. belki daha sık ağlıyor fakat her seferinde daha içten gülümsüyorum. 

tanrisiztanrica

hayatla başa çıkamıyorum, yalan söylemek yerine kendim oluyorum. 
Reply