vmoniska

and i'm glad you got away, but i'm still stuck out here.

vmoniska

keşke karnımdan sökülüşünü ateşli bir hastalık gibi atlatıp ayağa kalkabilsem, annelere, babalara, onların gecelerce doğmayacak çocuklarına titreyen omuzlarımla yaralı dudaklarımın altını imzalayan hayatın kimini ateşte kızartıp, kimini bombayla unufak eden gerçekliğinden bahsedebilsem, yirmi beş yıl öncesine gitsem, keşke seni hiç doğurmasa annen, o ilk damla kan içinde tomurcuk gibi durup dokunulmadan yaşlansa, adınla kaderin kanserden ölecek bir adama verilse ama kimsenin canı yanmasa benimkinin yandığı kadar. keşke sen de hayal olsan, yalnızca geceleri yeri yoklanan bir boşluğun, sonu hep köprülerden uçmuş, yine de gözleri yeşil bir kızın kötü hayali.

vmoniska

altı sene önce çöpün içinde yalnızca çayın üstünde duran mandalina kabuklarının bile bir yaşam belirtisi gösterdiğine inanıyordum. hiçbir şey yolunda gitmiyordu ama sadece nefes almıyordum bir şekilde yaşıyordum. bir yere varmanın önemi olmadan yürüdüğüm o uzun yolları ezberleme zahmetine bile girmemiştim. nasılsa eninde sonunda evimin kapısından içeri giriyordum. iyi bir insan olmak için dişlerimi çok sıktım. başarıyorum sanıyordum sadece tükürecek uygun zamanı bekliyormuşum. bir sonraki adımı planlayarak, düzenleyerek yaşamak en doğrusu gibi gelmişti. plan ve düzen beraberinde kocaman bir kaosu önüme bıraktı. konuşmayınca kimse kırılmaz diye düşünürken herkesi susarak kırdım. ucuz edebiyatlarımın, histerik arzularımın, birbiri arasında uçurum yaratan duygularımın beni yavaş yavaş tükettiğini hissettiğim ilk o an birden bitirmenin daha kolay olacağı yanılgısına kapıldım. kaderi ben kontrol edemezmişim. kendimi karşıma oturttum. kızdım, kırıldım, dalga geçtim, sevdim. kendimi ve herkesi aklamadan sevdim. kendimden ve herkesten nefret ettim. sevdiklerimle beraber yanan o evin küllerini kucağımda taşırken o evi yok edemedim. bozkırın ortasında denizler aradım. savuracaktım, savrulacaktım, paramparça oldu. nefes almak istediğim için yükselen tüm seslere kulaklarımı kapatıyorum. barış istemiyorum, kavgayı yarıda bıraktım. tekrar karşılaşmamak için bu savaşı kaybediyorum.

vmoniska

çok değerli bir şeyi hiç olmadık zamanlarda bir yere koyduk ve gözümüzün önündeydi işte, oradaydı. sigara içerken yanından geçtin ya da aynanın önünde küpelerini çıkardığın, saçındaki tokayı sökerek attığın o sahne. ama oradaydı daima ve oradalığını yitirene kadar hiç umursamadan, ummadan yaşadık. bilmiyorum seni bu kadar yere göğe sığdıramamanın tarifini çünkü ağzınla uzun zamandır karşılaşmıyorum ama kalbine hiç dil uzatmadım. eminim sen de yapmadın. bir gün uzandığın tenhada adımla karşılaştın. gözlerini kapatmana gerek yok, geceye de dönme, bakma artık. ben buradayım.

TINVESIS

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi 
          Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin 
          Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında 
          Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin 
          Seni görür görmez özgürlüğümden utandım 
          Söyle ne içersin, çay mı kahve mi 
          Çok değişmişsin birden tanıyamadım. 
          
          Saçların uzundu, omuzlarına akardı 
          Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından 
          Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın 
          Gülerdin, içimize aylar doğardı 
          Görünmez dağların arkasından 
          Eski gülümsemeni beyhude aradım 
          O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi 
          Çok değişmişsin birden tanıyamadım. 
          
          Bir çay içer misin, yoksa kahve mi 
          Kibritim yok, demek cigaraya başladın 
          Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var 
          Böyle bir kız değildin sen eskiden 
          Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar? 
          Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken 
          O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi 
          Çok değişmişsin birden tanıyamadım 
          

vmoniska

beyaz çakıl taşıyla sitenin bahçesine seksek kareleri çizen küçük kız değilim artık. evin bahçesinde iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenen kız değilim. mutlu sonla biten şeyleri dinlemeyi seven kız öldü birkaç sene önce. artık salıncağa da binmiyorum.
          
          camille, sen geldiğinde, umuduna tutunmuş bir kız yaşıyordu içimde. sen gelip kalbimdeki umudu ellerinin arasında ufaladığında, büyüdüm.
          
          küçük kız öleli birkaç yıl oluyor. biliyor musun, kapıyı biri çalıyor. büyümüş, sert bakışlı bir kadın duruyor kapının arkasında. yapamam, onu eve alamam camille. ben büyümek istemiyorum.
          
          bir itiraf mı istiyorsun? korkuyorum. kendimi kaybetmekten korkuyorum.
          
          bana öyle bakma. öyle sert bakma. bana kızma. savunmasız olduğumu sen söylemiştin.
          
          her neyse. uyumalıyım.

vmoniska

sana anlattıklarımı hatırla. sana yaşattıklarımı bir gram canın yokken. ve okunurken saçlarının tellerine dünyanın şiiri, sana yazdığım o kanlı cümleleri hatırla. anneni unut, seni doğuran beni hatırla. babanı unut, boğazındaki elin ben oluşunu hatırla. seni dünya üstündeki her silahla vurdum ki doğrulursa alnına bir kahpenin namlusu, donma diye cayır cayır yanışımı hatırla. öldüysen dirildin, düştüysen kalktın, sevdiysen sevildin bir gün ama sevilmediysen gülümsediğini hatırla. kim yıkacak seni. kim bir duvara uzun uzun baktırıp, alnını betonlara çaktıracak şimdi. ne olacak da sen pamuklar içinde büyümüş gibi sırtına saplanan bir çiviye diz çökeseksin söyle. ben sana bu filmleri binlerce kez izlettim. ben her bıçağı senin üzerinde bilettim. ne olur şimdi yüzüme ilk kez kan görüyormuş gibi bakma. ben yorulmadım ama ne olur bir daha bana seni tekrar kurtarmam gerekmiş gibi sızlanma. ayağına taş da değecek, yoluna dağlar da inecek, sen ayak bileklerin kırıkken, nasıl koştuğunu hatırla.