2.KESİT
Ben bile artık kendimden rahatsız oluyordum. Aynaları pek sevmezdim ancak artık aynalara küsecek kadar onlardan nefret ediyordum.
Ruhum kırgınlıktan kanıyordu ve bedenim artık kanları taşıyamıyordu. En çok da hayata kırgındım. Yaşamayı ne kadar çok istediğimi bilmesine rağmen beni ölüme sürüklemişti.
Göz yaşlarım her zamanki gibi yanaklarımın üzerinde izlerine bırakarak özgürce süzülürken zorlukla yutkunmuştum. Alışmıştım, acıya alıştığım gibi yutkunamamaya ve aldığım her nefesin de canımı yakmasına alışmıştım.
Hayat artık istediğine kavuşacaktı. Kendimi öldürecektim. Ölümden korkmama rağmen ölüme kendi ayaklarım ile gelmiştim çünkü o kadar kırgın ve o kadar canım yanıyordu ki...
Öne doğru bir adım daha attığımda dizlerim titremeye başlamıştı. Bedenimi zar zor taşıyorlardı ancak hala havada değildim. Yere doğru süzülmüyordu bedenim. Sadece birkaç adıma daha ihtiyacım vardı.
Bulutlarda benimle birlikte ağlarken benim göz yaşlarım sadece beni yakarken onun göz yaşlarının benim gibi herkesi yakmasını istemiştim.
Ben Açelya Ulusoy, daha reşit bile olmayan ama hayatın bana yaşımın iki katı hatta daha fazla acıya boğduğu hayatıma yağmurlu bir günde on yedi yaşındayken veda edecektim. Beni kimse kucaklamamıştı ama umarım ki korktuğum ölüm beni kucaklardı. Orada da yalnız kalmazdım.
Hakkım olmamasına rağmen Allah'a da küskündüm. Dualarıma cevap vermemiş, yaralarıma merhem olabilecek hiçbir şey olmamıştı hayatımda. Bu da benim sınavım ve Allah bekletiyorsa daha iyisine kavuşacağım diye düşünerek her şeye göğüs germiştim ama bir harabeye dönüşmüştüm.