Bir insanın en sevdiği yer, günü geldiğinde mezarlığa dönüşebilirdi. Bu bir insan, bir anı hatta bir umut olabilirdi. Şimdi orada, Korel’in beni öptüğü yerde onun mezarı vardı, hayatımın en heyecanlı günü onun beni öptüğü andı fakat şimdi hayatımın en kötü günü, o mezara doğru ilerlediğim gündü.
Onunla bir kez daha tanışmayacak, onu bir kez daha göremeyecektim. Biz üç kez tanışmıştık. İkisinde ben çok farklı biriydim, üçüncüsünde o farklı biriydi ve sonucunda birisi vazgeçmişti; ne şekilde olduğu da artık önemli değildi. Başladığımız yerde vazgeçişi vardı, vazgeçmiş mezarlık demekti.