on E-A

48.7K 4.6K 2.6K
                                    

Erhan ağzındaki kürdan ile oynarken evlerinin bulunduğu sokağa girdi. Küçük çocuklar bağıra bağıra top oynuyordu. Küçük çocuk topu attığında yanından geçip gidecekken refleks ile ayağını uzatıp topu tuttu.

"Abi topu atsana..." diye bağırdı çocuklar.

Erhan topu ayakkabısının ucuyla sabitleyip yukarı fırlattı ve sektirtme rekoru kırmak ister gibi topa dikkat kesilmis topu beşten fazla sektirdi. Çocuklar onu izliyordu.

Sonunda top başka tarafa gittiğinde ayağının ucuyla vurup çocuklara yeniden gönderdi. Onlar oyununa devam ederken Erhan elini kotunun cebine koyup apartmanın önüne ilerledi.

Kapıya yaklaşınca ayağı sargıda, kapının önünde oturmuş Arda'yı görünce kaşlarını çattı. Öylece oturmuş önüne bakıyordu ama saniyeler sonra hissetmiş gibi masum gözlerini çevirip Erhan'a baktı.

İki saniye bakışmanın ardından çocuksu bir sinirle kaşları çatık bir şekilde kafasını başka tarafa çevirdi. Erhan öylece durmuş ona bakıyordu. Ne olmuştu da ayağı sargıdaydı bu çocuğun?

Kendi içinde çok fazla sorguladığını düşünüp kaşlarını çatarak önüne döndü ve ona bakmamaya çalışarak apartmana yürüdü. Kapının önünde durdu ve anahtarını çıkardı. Kaçamak bakışlar ile onu izliyordu.

Apartmanın kapısını açtı ama girmek yerine kapıyı açıp bekledi. Gözlerini kapatıp açtı vederin nefes aldı gövdesini çocuğa çevirdi. Ağzındaki kürdanı çıkarıp attı. Öylece geçip gidemeyecekti.

Bir adım atıp Arda'nın tam dibine geldi ve dizlerini kırıp yanına çömdü. Kendisine bakmayan çocuğun kaşları çatık, sinirli yüzünü izledi.

"Ayağına ne oldu?" dediğinde cevap gelmedi. Geçen ki olaydan sonra sinirliydi hâlâ.

"Hm?" dedi sağ dizine koyduğu koluyla hafifçe onu dürterken. Arda ifadesini bozmadan ona döndü.

"Düştüm." dedi. Aslında komik değildi ama öyle tatlı söylemişti ki Erhan gülecek gibi oldu, dudaklarını birbirine bastırıp yutkundu.

"Kırık mı?"

"Çıkık." rahatlamıştı.

"Peki burada neden oturuyorsun?" öyle kibar konuşuyordu ki onu tanıyanlar burada olsa şok olurlardı.

Arda omuz silkti.

"Abilerimi bekliyorum. Asansör yok, kendi başıma çıkamam. Acıyor." dediğinde Erhan kafasını salladı ve etrafına bakındı. Dışarısı çok soğuktu ve biraz daha durursa hasta olurdu.

"Anladım, çıkarırım seni. Gel." dediğinde Arda anında kafasını sağa sola salladı ve bakışlarını ondan çekti.

"Sen geçen gün beni zorla alıkoydun. İstemiyorum, sinirliyim." Erhan sıkıntılı bir nefes aldı. İnadı da inattı yani.

"Tamam, özür dilerim. Hadi üşüyeceksin."

Arda afallayarak ona döndü. Özür dilemişti resmen. Onun grubu böyle bir şey yapmazdı normalde.

"Özür mü dilersin?" dedi kırılgan sesiyle. Erhan gülümsedi.

"Evet..." çocuğun dudakları aralanmıştı. "Yukarı çıkalım, gel bakalım."

Erhan kolundan tuttuğunda bu sefer itiraz etmedi. Çünkü soğukta oturmak hoşuna gitmiyordu ve abilerinin gelmesine en az on dakika vardı.

Arda tek ayağını kaldırdı ve koluna girmeye çalıştı. Ama Erhan beklemediği bir anda bacaklarına ve beline kolunu yaslayıp onu kucağına aldı.

"N-ne yapıyorsun?" dedi yüzü kızarırken. Erhan o sırada çoktan apartmana bir adım atmıştı.

"Zorlanırsın çıkarken. Zayıfsın zaten, iki dakikada çıkarırım seni yukarı." dedi önüne bakarken.

Arda sesini çıkarmadı. Bir kolunu boynuna sardığında Erhan afallasa da çaktırmadan merdivenlerden çıkmaya devam etti.

Acayip bir sessizlik olurken kucağındaki çocuk kıpkırmızı olmuştu neredeyse. Kendi evlerini geçip üst kata çıktı ve Arda'yı tam evinin önünde yavaşça yere bıraktı.

"Var değil mi anahtarın?" Arda gözlerini kaçırarak kafasını salladı.

"Evet, teşekkür ederim getirdiğin için." Erhan kıpkırmızı olmuş surata bir süre baktı ve üzerini düzeltti.

"Ne demek, geçmiş olsun."

Gülümseyerek birkaç saniye daha baktı ama çocuğu daha fazla utandırmamak için arkasını döndü. Merdivenlerden inerken yine kolları ve eli yanıyordu.

Onun kapısının açılma ve kapanma sesi geldiğinde derin bir nefes alıp kendi evinin kapısını açıp içeri girdi. Ayakkabısını çıkarırken çocuğun masum ifadesini düşünüyordu.

Anahtarı kenara bırakıp içeri girdiğinde Turgay'ın annesinin başı ağrıdığında yaptığı gibi kafasını bir tülbent ile bağladığını gördü. Tabi bu tülbent değildi, fular gibi bir şeydi.

"Ne oldu lan?" diye sorduğunda Turgay ağzını açacağı sırada hapşırdı. Erhan yüzünü buruşturdu. "Grip mi oldun lan?"

"Üşüttüm biraz o piç Bulut yüzünden." dediğinde Erhan tam bir şey diyecekti ki yan odadan çıkan Kerem'e gözü kaydı.

Boynunu beyaz sargı beziyle sarmıştı.

"Olum sana noldu?" diye sorunca Kerem sinirle yüzüne baktı.

"Yılan soktu." dedi ve öfkeyle diğer koltuğa geçip oturdu.

Erhan arkadaşlarına şok ile baktı. İkisi de acayip sinirli duruyorlardı.

NO:31 Where stories live. Discover now