34. BÖLÜM - AKŞAM YEMEĞİ

7.4K 350 124
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

İyi okumalar :)

🌙

Rize'nin dengesiz havasına alışmamız çok uzun sürmemişti. Aniden bastıran yağmuru aşıp açan güneş, ardından kopan fırtına... Hepsi bir gün içerisinde olabiliyordu.

Eski Melek'in ruhuna benziyordu, Karadeniz'in bu havası. Ben de eskiden ruhsuzdum. İçimde fırtınalar koparken dışımda güneş açıyordu. Yağan yağmurda geceleri döktüğüm gözyaşına benziyordu ama artık hepsi geride kalmıştı. O eski Melek gitmişti. Artık içimde dışımda güneşli bir yaz gününde gezip eğlenen çocuğun heyecanı gibiydi. Mutluydum, heyecanım sürekli zindeydi, seviyordum ve seviliyordum.

Rize'ye geleli 2 gün olmuştu. Planımıza göre bugün gitmemiz gerekiyordu ancak Onur bu gece de kalmamız gerektiğini söylemişti. Anneannemin canına minnetti zaten, burada olduğumuz süre boyunca sürekli dedemin mezarına gidip geliyordu. Özlemini dindiriyordu.

"Bebeğim! Hazır mısın? Gelebilir miyim?" Onur'un sesiyle birlikte gülümsedim ve kapıya döndüm. Benim tek olduğumu biliyordu ancak odaya girmemişti. Kapıya tıklatıp benden cevap gelmesini bekliyordu.

"Gel gel." Onur kapıyı yavaşça açtı ve odaya girdi.

Geçen akşam söylediği gibi beraber akşam yemeğine gidecektik ve ben hazırlanmıştım. Gördüğüm üzere o da hazırlanmıştı.

Kıyafet konusunda endişelerim vardı ancak çantamın en dibinden çıkan, dizlerimin üzerine gelen bordo renkteki elbise bana da sürpriz olmuştu. Bunun altında da Melis'in yattığına emindim. Onur böyle bir akşam ayarlayacağını ona söylemiş olacak ki Melis'te yardım etmişti.

Onur'da üzerine siyah bir gömlek ve siyah bir kot pantolon giymişti. İkimizde hem spor hem de şıktık. Gayet uyumlu olmuştuk.

"Çok. Çok güzel olmuşsun."

"Sen de çok yakışıklısın." Dediğimde Onur yanıma geldi ve saçlarımı eliyle geriye doğru attı. Saçlarımı doğal bırakmıştım ve yeni duş aldığım için dalgalı duruyordu. Yüzümde ise çok hafif bir makyaj vardı.

"Gidelim mi yavaştan?" Onur'un boynumu ve yanağımı okşayan elinin temasını düşünmemeye çalışıp yutkunarak başımı salladım.

"Gidelim." Anneannemin evde olmadığını biliyordum. Canan abla çağırmıştı ve oradaydı, bütün gece de gelmezdi.

Onur boynumdaki elini ağır bir şekilde, kollarımı okşayarak ellerime indirdi ve elimi tuttu. Gitmeden önce yatağın üzerinden çantamı da aldım ve beraber odadan çıktık.

Hava kararmıştı ve rüzgarın sesi salonun içinde yankılanıyordu. Yanımda çok kalın bir şey getirmemiştim ama Onur'un nereden bulduğunu bilmediğim deri ceketi muhtemelen benim giymem için koltuğun üzerindeydi. Tahmin ettiğim gibi Onur koltuğun üzerindeki deri ceketi aldı ve bana uzattı. "Bu kimin?" Diye sordum merakla, ceketi alırken.

"Benim, burada bırakmıştım lazım olur diye. İlk kez bu kadar güzel bir işe yaradı." Deyip gülümsediğinde bende gülümsedim ve deri ceketi üzerime giydim.

Biraz, hatta baya bir bol olmuştu ama kötü durmuyordu. "Sen de üzerine bir şey alsaydın. Üşüyeceksin."

"Üşümem ben yavrum, zaten arabaya bineceğiz hemen." Uzatmak istemediğim için başımı salladım. Onur yeniden elimi tuttu ve beraber evden çıktık. Diğer günlerin aksine bugün yağmur yağmamıştı ve şuan çok az atıştırıyordu. Muhtemelen gece yağacaktı. Yağmur damlaları yüzüme gelirken acele etmeden beraber arabaya bindik.

AY IŞIĞI MAHALLESİ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now