on üç: devler beni yer mi?

212 41 18
                                    


Donghyuck uyandığında etrafta kimseyi göremediği için baltasını ve çantasını kapıp hatırladığı kadar yolu giderek diğerlerinin olduğu açıklığı buldu ve onlara bakındı. Hepsi, özellikle üçlü, Asgard'a ayak bastığından beri daha neşeli duruyordu.

"Peki... Asgard'ı kurtarmaya başlasak mı artık?" koca bir taşa yaslanmış ve gözlerini kapatmış Mark gözlerini aralayıp ona bakındığında Donghyuck gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Devler beni yer mi?" Jeno, Mark'ın yanından kalkıp Donghyuck'a yaklaştı ve sırıtarak konuşmaya başladı.

"Bir deri bir kemiksin. Sana kalmadılar ya." Donghyuck iç çekerek çantasını Mark'ın yanına bıraktı ve duvarın ucunun gözüktüğü yere bakarak konuşmaya başladı.

"Geri dönmezsem... Anneme söylediği şarkıları değiştirmesini söyleyin." Jeno güldü ve ellerini çırptı.

"Bir şey olmaz." Donghyuck ceketinin ceplerine ellerini koydu ve topallayarak yürümeye başladı. Baltasını bile bıraktığı için daha yavaş yürüyordu ama alışkın olduğundan tek garipsemeyen oydu.

Diğerleri gözden kaybolurken, önündeki duvarı ve yanındaki heykeli daha net görmeye başladı. Duvar da heykel de çok yüksek ve büyüktü. Hatta duvar, yaklaştıkça büyüyormuş gibi hissettiriyordu.

Geniş kapının önüne geldiğinde donmuş heykelin sakallarını izledi bir süre. O sakalların hareket etmeye başladığını ve kendisine doğru eğildiğini görünce geriye doğru birkaç adım attı ama sonra kendisini kontrol edip karşısındaki koca yüze baktı. Demek bahsettikleri "dev" buydu.

"Sen kimsin?" diye kalın sesiyle sordu ve gözlerini kısarak Donghyuck'a baktı.

Donghyuck yüzünde, tüm herkesi sinir eden gülümsesiyle devle konuşmaya başladı.

"Ben... insanım. Ve Asgard'ı geri almaya geldim." dev yavaşça kolunu hareket ettirdiğinde birkaç buz parçası yere düştü. Donghyuck duruşunu bozmadan, gülümseyerek deve bakmaya devam etti. Dev, ilk defa birinin ona böyle gülümsediğini düşünüyordu.

"Bu bedenle Asgard'ı alamazsın. Şimdi kardeşlerim gelecek. Burası artık bizim." dev bir süre doğrulup yine eğildi ve avcunu Donghyuck'a uzattı.

"Avucuma çıkarsan daha rahat konuşuruz." Donghyuck bir süre tereddüt edip sonradan topallayarak devin avcuna çıktı ve devin onu yükseltmesini bekledi.

Devin gözleriyle aynı hizaya geldiğinde dev konuşmaya devam etti.

"Kardeşlerimi uzun zamandır bekliyorum, ama gelmeyecekler galiba." Donghyuck bacağı ağrıdığı için devin kocaman avucunda oturdu ve gülüşünü bozmadan konuşmaya devam etti.

"O zaman geri dönmeye ne dersin?" dev kafasını iyi yana salladı, bu hareketle yere birkaç parça buz düştü.

"Freya, Ay ve Güneş artık benim. Asgard'ı ele geçirdim. Geri dönersem nasıl açıklayacağım?" Donghyuck rüzgârın dağıttığı saçlarını düzenledi ve biraz düşündü.

"Ama kardeşlerin yanında yok. Burada tek başınasın. Thor'un çekicini ver ve buradan git." dev kıpırdanıp, Donghyuck'u duvarın üstüne bıraktı. Sert rüzgarda düşeceğinden ürken Donghyuck, duvarın üstünde oturup deve baktı.

"Thor'un çekicini taşa çevirdim. Şu an üstünde oturduğum taş onun çekici." Donghyuck elini iç cebine attı, annesinin gençliğini kazıdığı tahtayı çıkardı.

"Buna ne dersin?"

buraya yaz gelmez | markhyuckWhere stories live. Discover now