10. Bölüm

2.1K 240 131
                                    

Kulağımda kulaklıkla sınıfımın olduğu kata geldim. Her zaman yere bakarak yürürdüm ama sınıfıma girmeden önce kafamı kaldırdıp etrafa bakındım. Koridordaki panonun önünde onlarca öğrenci görünce meraklanıp sınıfa gitmekten vazgeçtim.

Panonun önündeki öğrencileri geçip ne olduğuna baktım. Gördüğüm fotoğrafla tüylerim diken diken olmuştu. Bir kaç saniye donmuştum. Kendimi üşümüş hissettim, nefes alamıyor gibiydim. Galiba anksiyete krizi geçiriyordum.

Panodaki fotoğrafta Lee Know hyung ve ben vardım ama arkamız dönüktü. Eğer Lee Know hyung'un eli popomda olmasaydı bu gayet normal bir fotoğraf olabilirdi. Bu fotoğraf biz çocuk bakmaya giderken çekilmiş olmalıydı.

Fotoğrafa bakan insanlara bakınca kimsenin oradakinin ben olduğumu anlamadığını fark ettim. Bu beni biraz rahatlatmıştı ama hâlâ nefes alamıyordum.

Ayakta durmakta zorlandığımı fark edince okulun bahçesine inmeye karar verdim, hava almak iyi gelebilirdi. Okulun arka tarafına doğru ilerledim. Buraya pek kimse gelmezdi. Oturacak bir yer ararken Lee Know hyung'un da bankta oturduğunu gördüm ve onun yanına doğru ilerledim.

"O-oturabilir miyim?" Kekelediğimi fark edince içimden küfür ettim. Anksiyete boktan bir şeydi.

Lee Know sessizce yana kaydı ben de onun yanına oturdum. Lee Know oturuşunu dikleştirdi ve saçını karıştırdı. "Üzgünüm fotoğraflar için Han. Kimin çektiğini bulmaya çalışacağım."

Midem ağrısını arttırınca burnum sızladı ve gözlerim dolmaya başladı. Üzgün olduğum için ağlamıyordum, korktuğum için ağlıyordum.

Lee Know elini sırtıma koydu, "Neden ağlıyorsun, bunda üzülecek bir şey yok."

Elimi yüzüme koydum ve sessizce mırıldandım. "Ben üzgün değilim, korkuyorum hyung."

Minho parmak uçlarıyla ensemi okşamaya başladığında kafamı ona doğru çevirdim. Beni dikkatlice izlerken baş parmağını ensemdeki saçlarıma sürttü ve "Bana güvenmediğini biliyorum ama..." Bir kaç saniye bekledi ve etrafı inceledi, sonra tekrar bana döndü. "Bana anlatabilirsin, söz veriyorum kimseye söylemem."

Titreyen bacağımı durdurdum ve derin bir nefes aldım. "Ben eşcinsel olduğumu daha ilkokul çağındayken fark ettim. Ortaokul zamanında kendimi gayet seviyordum ve özgüvenli biriydim. Okulda sadece bir tane yakın arkadaşım vardı ve tek o biliyordu gay olduğumu. Bir gün onunla kavga edip küstük. O sinirlenince gözü dönen biriydi. Kavga etmemizden bir gün sonra eşcinsel olduğumu başka bir kişiye söylediğini fark ettim. Bir şey olacağını düşünmemiştim, hiç sorun etmemiştim. Ben okulda sevilen biriydim ve hep öyle olacağını düşünmüştüm. Eşcinsel olduğum kısa bir sürede yayıldı ve..."

Duraksayıp Lee Know hyung'un yüzüne baktım. Dikkatlice beni dinlediğini fark ettiğimde şaşırdım, umrunda olmaz zannediyordum.

Parmaklarımla oynamaya başlayıp anlatmaya devam ettim. "Ve beni sevdiklerini düşündüğüm insanlar bana zorbalık etmeye başladılar. Bazen sadece hakaret ediyorlardı, ki bunu umursamıyordum, sonra fiziksel olarak zarar vermeye çalıştılar. Bazen kavga etmeye çalışıyorlardı, bazen çelme falan takıyorlardı, saçlarımı çekiyorlardı. En sonunda ciddi ciddi dayak yedim ama bu en kötüsü değil. Sonra..."

Tekrar durdum, nasıl anlatacaktım?

Lee Know hyun çenemi tuttu ve kafamı kaldırmami sağladı. "Ne oldu Han?"

Gözlerim dolmaya başladığında Minho'ya bakmayı bırakıp kafamı eğmeye çalıştım ama Minho buna izin vermedi. "Jisung 'ne oldu' dedim."

Ağlamam şiddetlenirken yine de anlatmaya çalıştım. "Ben-ben son a-anda kaçtım. H-hiçbir suçum yok, yemin e-ederim. Ben k-kaçmasaydım..."

O kadar fazla ağlamaya başladım ki cümlemi tamamlayamadım. Minho beni kendine çekip sarıldığında kendimi güvende hissetmiştim. Ben kollarımı onun boynuna doladım, o da kollarını belime doladı. "Ben yanındayım sincap. Şimdi kimse sana zarar veremez."

Ona iyice sokuldum. "Teşekkür ederim Minho ve özür dilerim." Ağlamam durmuştu ama hâlâ arada hıçkırıyordum.

Minho bir elini saçlarıma çıkarıp sordu. "Ne için özür diliyorsun güzelim?"

Son dediği kelimeyle kasıldım ve sertçe yutkundum. Tek bir kelime yüzünden bu kadar heyecanlanmam normal miydi? "Ben sana güvenmediğim için özür dilerim."

Minho'nun güldüğünü duydum ama kafamı kaldırmadım. Görebildiğim tek şey onun boynuydu ve güzel kokuyordu. "Tekrar aynı şeyler olursa ne yaparım?"

Minho sırtımı okşadı haffiçe, "Öyle bir şey olmayacak Han, güven bana. Kimsenin sana bulaşmasına izin vermem."

Pürüzsüz boynunu izlerken dalgın dalgın konuştum. "Teşekkür ederim, seni seviyorum."

"Ne?" Dedi garip bi tonlamayla.

Dediklerimi içimden tekrar edince telaşa kapıldım ve kafamı kaldırdım. "Ne?!"

-

Üzgünüm hızlı ilerleyecek, umarım saçma olmaz.

Yine bitti.

Gossip//Minsung-TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin