1🌙

994 22 10
                                    

1 Ocak 2021
Merhabalar, umarım hikayeyi beğenirsiniz. Keyifli okumalar 🌷
・・・

'Geç kaldım geç kaldım!' diye söylenerek kırmızı ışığa aldırmadan pek fazla insanın olmadığı sokakta karşıdan karşıya geçtim. Aslında okuldan çıkışımla işe gidişim arasındaki zamanı ayarlamıştım ama son derste hocanın çenesinin düşesi tutunca işe koşturarak gelmek zorunda kalmıştım. Normalde hiç spor yapan bir insan olmadığım için şimdiden nefes nefese kalmıştım. İçimden Füsun Hoca'ya saydıra saydıra koşar adım ilerlemeye devam ettim.

Son dönemeci de dönünce önümde beliren restoranla rahat bir nefes aldım. Kol saatimi kontrol edince 7 dakika kadar geç kaldığımı gördüm. Derin bir nefes alıp restoranın arka kapısından içeri girdim. Soyunma odasına girerken hala içimden 'allahım nolur fırça geç kaldığımı fark etmemiş olsun' diye dua ediyordum.

Fırça kim mi? Fırça benim yarı zamanlı garson olarak çalıştığım restoranın şefi ve benim patronum. Adı tabii ki fırça değil, ama hem herkesi fırçalaması hem de fırça gibi dümdüz saçları sebebiyle bizim çalışanlar arasında ona taktığımız lakabı 'fırça'. Gerçek adı mı? Anmaya bile değmez ama Serhat. Benim adımı hala bilmiyor musunuz?

Hemen kendimi tanıtayım. Ben Yasemin Gündüz. 21 yaşındayım ve yarışmaya Balıkesir'den katılıyorum. Yani aslen Balıkesir'liyim ama şu an Ankara'da Kore dili ve edebiyatı son sınıf öğrencisiyim. Son bir senedir 'Ajiya' adlı asya yemekleri restoranında yarı zamanlı olarak çalışıyorum. Aslında ailemin maddi durumu hiç de kötü değil ama benim Kore'de yüksek lisans yapmak gibi bir hayalim var ve bu hayale ulaşmak için kendi paramı kendim biriktirmek istiyorum. Size bunları çok daha ayrıntılı anlatmayı elbette ki isterim ancak şu an çok acelem var.

Üstümü değiştirip üniformamı giydikten sonra koşar adım mutfağa gittim. Ama bir yandan da nefeslerimi kontrol etmeye çalışıyordum ki daha yeni geldiğim belli olmasın. Vardiya değişimi için çaktırmadan içeri geçmeye çalışıyordum ki arkamdan çok sevgili fırça beyin sesi duyuldu! Hem de oldukça yüksek bir tonda.

"Gündüz Hanım! Dur bakalım orada."

Durdum bakalım Çelebi Bey. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip arkama döndüm.

"Buyrun şefim."

"Evet, açıklamanı dinliyorum."

Evet... Kaçarım yoktu demek ki. Bu azarı yiyecektim. Gelsin bakalım fırçalar.

"Şefim benim dersim normalden uzun sürdü aslında. Ama bu bir bahane değil tabii ki bir dahakine vardiyamı ona göre ayarlarım. Özür dilerim."

"Tamam önemli değil, dersin daha önemli tabii. Geç kaldığını da ilk defa gördüğüm için bu seferlik affediyorum ama bir daha olmasın."

Pardon? Bu adam kendinde miydi? Neler diyordu bal dudakları? Ben azar beklerken adam anlayışla karşıladı.

"Tamamdır şefim."

Arkamı dönüp Nagehan Abla'dan vardiyayı devralmadan önce kocaman bir sırıtış göndermeyi de ihmal etmedim tabii ki.

Nagehan Abla annemin bir arkadaşıydı. Bu işe alınmam da aslında onun sayesinde olmuştu. Bana hep arka çıkardı.

...

Soyunma odasına gidip üstümü değiştirirken neredeyse uyukluyordum. Normalde 6 ile 8 arasında çalışmam lazımdı 8 ile 10 arasında çalışacak kişi hastalandığı için onun yerine de ben çalışmıştım. Gerek yok demişlerdi ama zorlanacaklarını bildiğim için ısrar etmiştim. Tabii o zaman daha bu kadar yorulmamıştım.

Kısık Ateşte AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin