Bölüm 8

27.2K 1.5K 93
                                    

Kapıdan içeri giren son kişi Alp'ti. Başköşede oturan kadını görünce önce durdu ve sonra ağır çekimde ilerledi. Yolda gelirken konuştuğu arkadaşları onun hakkında hep iyi şeyler söylemişti. Taki Eren sabah olacak olanları anlatana kadar. Akşamları çok içtiği zaman sabahları eğitimleri zor ama çok zor oluyormuş. Demek ki, herkesin çekindiği ve kurallara uymayan Anka Yüzbaşı buydu.

Kadehi ağzındayken içeri giren yeni komutanları ile göz göze geldi. Emir komuta zincirinden ötürü hemen ayağı kalktı. Fakat arka arkaya diktiği rakının etkisiyle önce sendeledi, sonra doğrulabildi. Önünde dikilen bu adama elini uzatması gerekiyordu. Fakat canı hiç istemiyordu.

"Hoş geldiniz komutanım" Öylesine çıkan kalıplaşmış sözleri söyledi ve yerine oturdu. Kadehinde ki son yudumu dikti kafasına Yekta komutanının sitemkar bakışları ile.

Alp şok olmuştu. O böyle bir karşılama beklemiyordu. En azından elini uzatabilirdi nezaket gereği. Ama sadece hoş geldin demekle yetinip bir odun gibi içkisine devam etti. Evet, bu kadınla işi zordu. Daha ilk tanışmalarında böyle karşılandıysa zorlu zamanlar onları bekliyordu. Yekta Albay Anka'nın nezaketsizliğini örtmek için hemen yanına gelip elini uzatarak,

"Hoş geldin Alp" Dikkatini kendine çevirmeye çalıştı. Ceketinin düğmesini ilikleyerek

" Hoş bulduk komutanım" Uzattığı eli sıkarak.

"Gel böyle sen yanıma otur" Sandalyesine otururken. Herkes yerine oturmuş. Ses kirliliğine başlamışlardı bile. Siparişler verilmiş ufaktan yemeğe başlanmıştı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Sessiz olan tek kişi Anka Yüzbaşıydı. Sadece önündeki meze ve kadehi ile ilgileniyordu. Diğerleri operasyonlarda başlarından geçen ilginç anıları anlatmaya başlamışlardı bile. Anlatılan her hikayede Anka baş roldeydi. Ama anlatılanların hiç biri kadının ilgisini çekmiyordu. Sanki başka bir alemdeydi. Orada değilmiş gibi. Bir ara başını kaldırınca göz göze geldiler. Bakışları delip geçti Alp'i. Öfke bakışlara ancak bu kadar net yansıyabilirdi. Neden bu kadar nefret doluydu merak etmekten kendini alamadı. Dosyasında özel hiç bir bilgi yoktu. Hatta ailesi hakkında bile en ufak bir bilgi yoktu. Sanki gökten aşağı asker olarak bu yaşta gönderilmişti. Önceleri dikkatini çekmemişti bu durum. Fakat şimdi onun hakkında her ayrıntıyı öğrenmek istiyordu. Bir kadının bu kadar vurdumduymaz olmasının sebebini deli gibi merak ediyordu.

Anka'nın anlatılanlara kulakları aşinaydı. Operasyonlarda konuşulanların aynılarıydı. Bir önceki konuşulur durum tespiti yapılırdı. Ya da birbirleri hakkında bel altı espri yapılırdı. Onun kadın olması kendi gibi kimsenin de umurunda değildi. Şikayet etmiyordu. Kendisi istemişti böyle olmasını. Aklı az önce Yekta abisiyle yaptığı konuşmaya takılmıştı. Bakışları çatalında önündeki pilakiyi kurcalıyordu. İç sesi yine konuşmaya başlamıştı. Onu susturmak için kavga işe yaramıyordu. Ağzını burnunu kırmak istiyordu. Sus diye bağırdı kaç kere kendi kendine. Ama nafile onun sesini kesmek mümkün olmuyordu.

"Sen de isterdin değil mi Yekta abinin dediği gibi, unutmayı. Olanları ruhuna unutturmayı! Attığın çığlıklara kulaklarını kapatmayı! O mağarada üstüne çullanan pezevenkleri. Kan revan içerisinde kendini temizlemeye çalıştığın günleri unutmayı. Suyun olmadığı yerde akıttığın gözyaşlarıyla üzerindeki pisliği temizlemeye çalıştığın günleri. Doktora gittiğinde rahminin gördüğü zarardan dolayı "asla bebeğin olmayacak" dediği günü unutmayı. Ama her an ve her saniye ona o günleri hatırlatacak olaylarla baş etmeye devam ediyor 21 senedir. Az önce Eymen'in sınırda öldürdüğü adamın üzerinden çıkanları anlatırken yine o anlara dönmüştü. O adamın üzerinde rambo bıçağı vardı. Bacağındaki izin sebebi olan bıçağın aynısıydı. Ganimet olarak almıştı onu Eymen. Şimdide gururla gösteriyordu onu yeni komutanına. Yekta abisi ne demişti "unut kızım". Yüzüne haykırmak istedi. Bağıra bağıra ağlamak istedi. Kaçıp gitmek istedi. Ama hiç birini yapamadı ve öfke ile sadece kadehini yeniden başına dikti. Adının seslenildiğini duyunca, nerede olduğunu hatırladı. Sanki yanındakiler oraya daha yeni gelmiş gibi hissetmişti. Şaşkın bakışlarla ismini kimin söylediğine baktı. Yeni gelen kuralcı komutan masanın üzerinde birleştirdiği elleriyle dik dik ona bakıyordu.

"Buyurun komutanım" Ne dediğini anlamadığını göstermek istercesine.

" Biraz hızlı gidiyorsun" Elindeki kadehi göstererek. Herkes susmuş onlara bakıyordu. Birazdan patlayacak volkan misali bakıyorlardı komutanlarına. Kadehi sertçe yerine bıraktı. Kaşları çatık bir şekilde onu taklit ederek masada birleştirdi ellerini. Gözlerini dikti yeni komutanına

"Bu meret yavaş içilmiyor be komutanım" Alaycı bir tavırla. Böyle bir cevabı beklemeyen Alp şaşırmıştı.

"Sabah eğitimi için hazırlık yaptığını düşünüyorum" Deyince Anka timin ona bazı açıklamalarda bulunduğunu anlamıştı. Öfkeyle İsmail'e baktı. Bakışları bile yetmişti başını önüne eğmesine. Aynı hiddetle tekrar ona yöneltti bakışlarını.

"Bizimkilerin ağızları biraz çuval gibidir. Siz onların kusuruna bakmayın." Arkasına yaslandı Alp onun dikkatini çekebildiğine sevinerek

"O zaman, sabah eğitimde benimle birlikte yakın dövüşte neler yapabileceğini görebiliriz diyelim mi?" Kendinden emin bir şekilde yine onu taklit etti Anka

"Her zaman komutanım." Yekta ortamdaki gerilimi hissettiği için araya girdi.

"Anka sana söylemeyi unuttum. Komutanın için lojman bir hafta sonra uygun olacak. O zamana kadar senin evinde misafir edersin onu" Deyince masada olan herkes Yekta'ya baktı. Özellikle Anka ağzı açık bir şekilde manidar bir bakış attı ona. Alp söze girdi.

"Yok, komutanım kimseyi rahatsız etmek istemem. Ben otelde idare ederim bir hafta." Anka'da misafir istemediğini açık bir şekilde göstermek istercesine

"Evet, komutanım uygun bir otel ayarlayabiliriz."

"Siz ikiniz nerede olduğumuzun farkında değilsiniz her halde. Alp sen Anka'nın evinde bir hafta idare edeceksin." Arada çıkmaya çalışan mırıltıları bastırabilmek adına

- Bu bir emirdir deyince hepsinin sesi kesildi. Yekta aslında hanımının sözünü dinliyordu. O vermişti ona bu aklı. Anka'yı çok seviyordu eşi. Ve hayatında biri olsun istiyordu. Kızı ile birlikte sosyal medyada Alp'i araştırmışlar ve Anka için uygun olduğuna karar vermişlerdi. Yaptıkları baskılar sonucunda şu an da bu durumdaydılar işte. Kazanan taraf yine eşi ve kızı olmuştu. Ama biliyordu ki Anka Alp'i iki günde savuşturur. Hatta lojmanda boş yer ayarlamak için evi kendi taşırdı. Şimdi çakır keyif olduğu için çok fazla sesi çıkmamıştı. Fakat sabah ayıldığında ilk önce onun odasına gelecek ve başının etini yiyecekti. İşte o zaman rütbesi işe yarayacak tıpkı bu akşam olduğu gibi "bu bir emirdir" deyip işin içinden çıkacaktı. 


@ultragece_Hadi bakalım bu bölüm sana gelsin. Anka'nın diğer hikayesinde buluşalım.

ANKA (Satışta)Where stories live. Discover now