Jaehyun, Doyoung'un dediklerini uzun uzun düşündükten sonra bir sonuca varabilmişti ama bu sonuçtan emin değildi. Bu yüzden ilk olarak Taeyong'u bulup ona, aklına takılan soruyu sormalıydı.
Jungwoo ile aranda ne var?
Evet, bu soruydu aklındaki. Sonunda Taeyong'u basketbol sahasında bulduğunda hemen onun yanına koştu- tabii eğer yanında kıkırdayarak onu izleyen Jungwoo'yu da görmeseydi.
Taeyong kendi kendine basket oynuyordu, Jungwoo ise yerde oturmuş onu izliyordu gülümseyerek. Taeyong'un hava yaptığı ve Jungwoo'yu etkilemek için çabaladığı öyle barizdi ki...
En sonunda sektirdiği topu bırakıp Jungwoo'nun yanına oturmuştu Taeyong. Jungwoo ise o güzel gülümsemesini büyütüp Taeyong'a ıslak bir öpücük vermişti. Ardından dersiyle ilgili bir şeyler mırıldanıp ayrılmıştı yanından.
Jaehyun, gördükleriyle sinirden kasıldı. Taeyong biliyordu Jaehyun'un Jungwoo'dan hoşlandığını, neden kuytu köşede Jungwoo ile öpüşüyordu?
Doyoung haklıydı demek ki, Taeyong gerçekten sözünü tutan kişilerden değildi.
"Taeyong hyung!" diye içeri daldı en sonunda.
Büyük bedenin dikkatini çekebildiğinde yanında durdu. Taeyong ise sorgularcasına kaşlarını kaldırmıştı havaya.
"Jungwoo ile aranda ne var?"
Taeyong bu soruyu beklemiyordu elbette.
"Onun anonimini aramam dışında bir şey yok, niye soruyorsun?"
"Gözlerime baka baka yalan söylediğine inanamıyorum... Az önce onunla öpüştün! Onu sevdiğimi biliyorsun hyung!"
"Jaehyun bak-"
"Bakmıyorum! Antlaşma iptal!"
Jaehyun, dolu gözlerle spor salonundan ayrıldı. Kalbi kırılmıştı. Jungwoo'yu gerçekten seviyordu ve Taeyong bunu bilmesine rağmen Jungwoo'yu kendisine çekmişti.
Taeyong ise antlaşmanın iptal olmasını umursamamıştı, yalnızca kafasına bir soru takılmıştı. Jaehyun, Taeyong ile olan bu antlaşmasını Yuta'ya anlatır mıydı acaba? Çünkü Jaehyun'un Yuta'dan gizlediği hiçbir şey olmazdı.
İç çekip mor-kahve karışımı saçlarını karıştırdı, Yuta'dan kurtulmadan önce bulması gereken başka biri vardı.
~~
Üçüncü sınıfların katına çıkıp büyük adımlarla koridorları geçerek Taeil'in şimdi olması gereken sınıfa daldı hızla. Taeil'in birkaç arkadaşıyla oturup konuştuğunu gördüğünde rahatlamış ve yanına yaklaşmıştı.
"Hyung, Taeil hyung!" diye dikkatini çekti büyük olanın. Taeil uzaklaşan arkadaşlarına bakmayı kesip merakla döndü kendisine seslenen bedene.
"Efendim, Taeyong?"
"Hyung, şey ya... Biraz konuşabilir miyiz, bahçede?"
Taeil gülümseyerek küçük olanı onayladı ve beraber bahçeye çıktılar. Bir banka yerleştiklerinde Taeil beklemeye başlamıştı diğerinin konuşmasını. Taeyong gerilmemesi gerektiğini kendisine hatırlattı, ardından konuşmaya başladı.
"Sence Jungwoo nasıl biri?" diye sordu sakinlikle. "Yanlış anlama, ondan hoşlanıyorum ve yakın arkadaş olduğunuzu bildiğim için soruyorum sana."
Taeil, böyle bir şey beklemiyordu tabii ki. Bir süre düşündükten sonra rahat bir nefes verip gülümsedi Taeyong'a.
"İnan bana, çok tatlı ve cana yakın biri. Konuşsanız hemen kaynaşıp anlaşacağınıza eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yedi renkli frezya // nct127 ✔️
Fanfiction[bxb] Jaehyun, Taeyong ile yaptığı anlaşma sonucu kendisiyle beraber yedi kişiyi daha tehlikeye sokmuştu. Çünkü Jungwoo, her gün ölümle tehdit ediliyordu ve Taeyong bunu fark edip önündeki 'engellerden' kurtulmak için planlar hazırlamıştı. Oysa 'ha...