Yedi.

4K 176 96
                                    

Her zamanki gibi mesai saatinden önce hastaneye gelmişti bile Ali. Vizitlerini bitirmiş, acilde hasta görmeye giderken biraz ötede konuşan Nazlı ve Ferman Hoca'yı görmüştü. İstemsizce olduğu yerde duraksadı ve Nazlı'ya baktı. Nazlı'yı çok özlüyordu.

"...üç asistanın kovulma meselesine gelirsek..." Ali istemsizce kulak misafiri olduğu şey yüzünden şaşırmıştı çünkü onun böyle bir şeyden haberi yoktu.

"İlk giden belli oldu... Ali'yi bu hastaneden göndereceğim." Duyduğu şeyi sindirmeye çalıştı Ali. Kovulacağını öğrenmişti.

"Asistanım sen olacaksın Nazlı, böyle istiyorum ama daha hiçbir şey belli değil. Vakalardaki performansın düşmemeli. Sen de biliyorsun, aslında Ali'nin puanları herkesten daha iyi ama bu başasistanlık yarışı değil, hastanede kalabilme yarışı. Performansın güzel ve iletişim yeteneğin de kalmandaki en büyük etken."

Nazlı'nın cevap vermesine fırsat bile vermeden gitmişti Ferman. Ali, Nazlı'nın kalacak olmasına sevinse de ilk gözden çıkarılan olmak zoruna gitmişti. Egoist ya da kibirli değildi ancak cerrahlıktaki yeteğinin farkındaydı. Sırf otizmli diye, sırf diğer insanlar kadar rahat iletişim kuramıyor diye bu hastaneye verdiği emeklerin hemen çöpe atılmasını kabullenemezdi. Ayrıca bir çok hastasını sadece konuşarak doğru olanı yapmaya ikna etmişti.

Hocaların bile çaresiz kalıp, Ali'den çözüm beklediği anlar, Ali'nin yeni tedavi yöntemleri geliştirdiği anlar bile olmuştu ve bu başarıların hiçbirinde resmi olarak kendi adı geçmemişti bile. Hocaları bile bazı zamanlarda Ali ile yarışamadıklarını kendi ağızlarıyla söylemişti. Paniklemişti Ali. Zihni daha şimdiden ya kovulduğunda başka hastaneler sırf otizmli diye onu istemezse, ya iş bulsam bile herkes beni dışlarsa gibi endişelerle dolmuştu bile.

Nazlı kovulmayacağına sevinememişti bile. İçten içe kimsenin kovulmayacağına inandırmıştı kendini ama şimdi acı gerçeklerle yüzleşmişti. Böyle bir şey olsa bile herkes Ali'nin kalacağına kesin gözüyle bakıyordu çünkü herkes biliyordu ki kendileri ne kadar iyi bir doktor olursa olsun hiçbiri, hatta hocaları bile tıpta Ali ile yarışamazdı. Kalmayı hak eden Ali'ydi.

Gözleri dolmuştu Nazlı'nın. Hem Ali'nin hakkını yemek istemiyordu hem de artık Ali'yi görebildiği tek yer hastaneydi. Ayrıldıktan sonra Ali başka bir eve taşınmıştı ve aynı hastanede çalışmazlarsa bu, artık Ali'yi neredeyse hiç göremeyeceği anlamına geliyordu. Düşüncelere boğulmuşken biraz ötede durup ifadesiz bir yüzle kendisine bakan Ali'yi fark etti. Ali fark edildiğini anlayınca yavaş adımlarla Nazlı'nın yanına geldi.

Nazlı dolan gözlerinden yaş akmaması için kendisini çok sıkmıştı çünkü Ali'nin hala kovulma olayını bilmediğini sanıyordu ve onu panikletmek istemiyordu. Kovulmak için yarıştıklarından habersiz bir de kovulacağını öğrenirse Ali çok mutsuz olurdu ve Nazlı, Ali'nin buradaki son anlarında işini mutlu yapmasını istiyordu. Ali, kovulma meselesinde önce Ferman Hoca ile Nazlı'nın ne konuştuğunu merak etmişti. Belki daha fazla detay öğrenebilirdi.

"Ne konuşuyordunuz Ferman Hoca'yla?"

"Sana da merhaba Ali."

"Özel bir şey miydi?"

"Gergin misin sen? Yüz ifaden de bir garip."

"Ne konuşuyordunuz Nazlı, bilmem gereken bir şey var mı?"

Nazlı, Ali'nin duyup duymadığını anlamaya çalışıyordu. Gerilmişti. Yüz ifadesi de soruları da bir garipti ama Ali'nin duymadığı düşüncesi daha ağır basmıştı çünkü Ali normalde lafı hiç dolandırmaz ve hemen söylerdi.

"Hiç ya ne konuşacağız, performans tablosunda en iyi Ali'nin puanı falan diyordu."

"Bir şey değişecek mi ki? Önde olmanın işe yarayacağını sanmıyorum. Hem sen de ikincisin ama iletişim kurabildiğin için benden çok daha öndesin."

tek bölümlük sahneler | alnaz | #mucizedoktorWhere stories live. Discover now