32.Bölüm

2.2K 129 215
                                    

Yeni bölümün gelmesi için Oy sınırı +60, yorum sınırı +100'dür. Sınır tamamlandığı an 33.Bölüm gelecektir!

DUYURUDUR! OKUMADAN GEÇ
MEYİN, ÖNEMLİ!

Arkadaşlar birkaç gündür yeni bir hikaye olarak TEXTİNG yazmayı düşünüyorum. Size sorum eğer texting bir hikaye yazmaya başlarsam okur musunuz? Aklımda bir kurgu var hatta başlangıcı da yazdım ama emin olmadığım için tepkinizi görmek istedim. Yer yer normal anlatım tarzıda olacak.

Lütfen burayı okuduysanız kısa da olsa tek bir kelime okurum veya okumam deyin.

Keyifli okumalar dilerimm!

Lütfen OY VERMEYİ ve YORUM YAPMAYI unutmayın bu benim için ve yazma tutkum için oldukça önemli. HAYALET OKUYUCU OLMAYIN LÜTFEN! Sizler için çok fazla emek veriyorum sizin yapmanız gerekenler ise saniyelerinizi bile almayacak şeyler.

Arkadaşlarınızla paylaşarak ailemizin büyümesinde yardımcı olabilirsiniz. O yüzden oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri çok çok çok seviyorum bir tanelerim! Lütfen bölümü hazmederek, yavaşça okuyun.

BÖLÜM 32:|PUSLU HAYALLER VE GEÇMİŞ|

Bazen bu dünyaya geliş amacımı sorgulardım. Bu duygu ilk melez olduğumu öğrendiğimde, en çokta ölüm meleği olduğumu öğrendiğim zaman belli etmişti kendini. Derdim kendi kendime; Sen bu dünyada ki en güçlü varlıksın. Senin görevin nedir ki sana böyle bir güç bahşedildi?

İşte tam da Andrew'le tanıştığımdan beri kendime bu soruyu hatırlatır olmuştum. Andrew'in bende uyandırdığı şeyler sadece nefret değildi, bundan tam olarak emin olmuştum artık. Bende kendimi sorgulama istediği uyandırıyordu. Her şeyi sorgular olmuştum. Gücümü, arkadaşlarımı, ailemi, hayatımı ve en çokta geçmişimi...

Beni tanıyordu ama nereden tanıdığını düşünüp bulamamak çıldırtıyordu beni. Yıllardır geçmişimi umursamayan, sorgulamayan ben, Andrew'in tek bir imasıyla bu duruma düşmüştüm. Bahsettiğim şey tam olarak da buydu. Evet, bu his daha önce de içimde bir yerlerde beni izliyordu ama Andrew sadece bu hissi tetiklemişti bende.

Geçmişimin puslu ve tozlu sayfalarını aralayıp bir anının içinde tek tek Andrew'den bir iz, bir parça arıyordum ama sonuç simsiyah bir buluttu. Ona dair hiçbir şey yoktu bende. Tahminlerime göre çocukluğumda hatırlamadığım kısımlarda yer alıyordu Andrew. Tabi doğruyu söylüyorsa. Bunu kesinlikle bu yerden kurtulur kurtulmaz aileme soracaktım.

Luna'nın bize bakıp attığı çığlık üzerine saatler geçmiş hava aydınlanmıştı. Andrew'in ağzı yol boyu bıçak açmazken, Luna'nın ise tam tersi hiç kapanmamış, sürekli konuşmuştu. Şimdi ise iki dakikadır Andrew'in onu siyah meleğe dönüşerek korkutmasıyla susmuştu. Luna'yı her ne kadar insan olarak bilsekte onda bir gariplik olduğunu sezmiştim. Evet, her yönden bir insan gibi davranıyordu ama nedense bu ormanın bir insanı burada barındıracağını ve bir insanı bu şekilde zaaflarımı sınamak adına karşıma çıkaracağına pek inanasım yoktu doğrusu.

Luna onu buraya getiren bir yeşil gözlü kişi olduğunu söylese bile onu buraya getiren kişinin Andrew olacağına da inanasım gelmiyordu ama bir yandan da 'Ben olmadan buradan çıkamazsın' imasına da içimdeki şüpheyi arttırıyordu. Belki de ormanla anlaşma yapmıştı. Olur mu olurdu, Andrew'in bunu yapacak potansiyeli vardı çünkü.

Bunları düşünürken kulağımın yakınlarında ılık bir nefes hissettiğimde dikkatim anında dağılmış, ürpererek bakışlarım sol tarafıma doğru dönmüştü.

Vampir OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin