Galata Kulesi

11K 752 445
                                    

11.01.2021

***

Cihangir ile vapurdan inip Karaköy sokaklarını gezerek, Galata'ya çıkan yokuşu yürümeye başladık. Küçük küçük kafeler veya hediyelik eşya satan yerleri inceledik.

Arada fotoğraflarımı çekiyordu. Hatta burayı gezeceğimiz için analog bir fotoğraf makinesi getirmiştik. Her güzel arka planının önüne geçip poz verdim.

''Cihangir bak burası çok güzel'' Güzel bir duvarın önüne geçip Cihangir'i yanıma çekip makinenin merceğini kendime çevirdim ve bir nevi selfie çektim. Bazılarında gülümseyip, bazılarında yanağıma öpücük kondurmuştu.

Yürümeye devam ederken eski bir gümüşçünün yanında durduk. Cihangir hevesle takılara bakarken bende ev eşyalarına baktım. O bir şeyler alırken ben elimdeki sürahiye baktım. ''Bunu muhteşem yüzyılda gördüm sanki?''

Satıcı adam hevesle kafasını salladı. ''O dönemlerden kalmış zaten'' dedi. İnanmasam da kafamı salladım gülümseyerek. Sonra evirip çevirirken altında ki tarih dikkatimi çekti. ''1952...'' Adam mahcup bir şekilde baktı bana. Kimi kandırıyon amca sen...

''Doruk gidelim mi?'' Cihangir'i onaylayıp yürümeye devam ettim. Sonunda Galata'ya vardığımızda hemen bilet alıp sıraya girdik. Sonunda sıra bize geldiğinde içeriye girdik.

Yukarı çıktığımızda muhteşem bir manzara karşıladı bizi. Restoran kısmıda vardı buranın ama biz terasta takılıyorduk. ''Bir gün rezervasyon yapıp yemeğe gelelim'' dedi. Hevesle kafamı salladım. ''Olur!''

Fotoğraf mankinemi çıkarıp manzarayı çektim. Birkaç tanede Cihangir'i çektim. Habersiz çekmiştim poz filan vermemişti ama yine de çok yakışıklı çıkmıştı herifim...

''Ciho seni yerim he...'' Cihangir anlamayarak baktı bana. Yanına ilerleyip omzuna yaslandım. ''Çok yakışıklısın yiğidim korkuyorum seni kapacaklar diye.''

''Kapsalar da şu zamana kadar kaparlardı Doruk.''

''Doğru ben kaptım!'' Küçük bir kahkaha atıp etrafı incelemeye başladı. ''Galata kulesinin birçok efsanesi var. Biliyor musun?''

''Az çok.'' dedim elimi ters düz ederek. Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

''Bir efsaneye göre Galata kulesine beraber çıkan çiftler evlenirmiş. Ama öncesinde ayrı çıkmak bunu bozarmış. Ben daha önce çıkmadım. Sende çıkmadığına göre..?''

Küçük bir kıkırtı çıktı ağzımdan. ''Bundan sonra kaçışın yok yiğidim. Evlenecen benimle'' O da bana gülümseyip dudaklarını ısırdı. Gergince etrafına bakıp derin bir nefes aldı. Sanki bir şeyler söylemek istiyordu ama cesaret edemiyordu.

Önümde bir anda diz çökmesiyle elimi ağzıma götürdüm. ''Oha''

Etraftaki insanlar bize şaşkınlıkla bakarken o, antikacıdan aldığı şeyi  cebinden çıkardı. Bu taşlı, gümüş bir yüzüktü. Ara ara soyulmuş kenarlarından eski olduğu belliydi ama çok güzeldi.

''Bunu çok düşündüm. Erken mi olur diye sordum kendime ama daha fazla beklemek istemiyorum.'' Hafifçe öksürüp gözlerimin içine baktı ışıldayan gözleriyle. Ben ise nefesimi tutmuş bekliyordum.

''Aslında hikayede kadın-erkek çift demişler. Üstelik kaderinde o kişi yoksa da işe yaramaz diyorlar. Ama sevdikten sonra cinsiyetin ne önemi var ki? Kaderimde sen varsın Doruk. Bunu biliyorum. Ne olursa olsun ayrılmayalım. Bu güzel kulenin şahitliğinde teklifimi yapmak istiyorum.'' Yüzüğü hafifçe bana doğrultup gözlerimin içine baktı. ''Benimle evlenir misin?'' Benim gözlerim dolmuşken etrafımızda ki insanlar hala şaşkınlıkla bakıyordu bize.

KORUMA | bxbWhere stories live. Discover now