07.16 Çarşamba

49 15 0
                                    

Annem ve tatlısever müşteriler dışında insan suratı görmek ne kadar da iyi bir şeymiş!

Sanırım bir arkadaşım oldu.

Tamam, sanırım değil kesinlikle bir arkadaşım oldu.

Geçen pazar Donghyuck evime gelip tam olarak bugün sabah on bire kadar kaldı. Bu beş gün boyunca sürekli konuştuk, yemek yedik, konuştuk, film izledik, konuştuk, video oyunları oynadık ve konuştuk. 

Sakin kişiliği belli etmiyordu ama hayat dolu bir insanmış Donghyuck. Sohbet etmekten gerçekten hoşlanıyormuş! Sürekli bir şeyler hakkında konuşup şakalar yaptı ve işin garip yanı bunları kafa şişirmeden, beni de kendi akışına katarak eğlendirdi.

Aramızdaki farkı küçük bir çocuk bile rahatlıkla anlayabilirdi. Onun rengarenk kanatları olduğunu gördüm. Adam, sosyal bir kelebek! Her konu hakkında da az çok bilgisi var. Dans ediyor, şarkı söylüyor, basket oynuyor...

Bir de ben varım, kendini geliştirmekten aciz; öyle yürüyüp giden biri. Rüzgar sağa esiyorsa sağa devriliyorum, sola esiyorsa da sola devriliyorum. Bu aralar hiç esmiyordu. Ne yapacağım derken bir kelebekle arkadaş oldum ve o her kanat çırptığında içimde bir hortuma sebep oldu.

Bu nasıl anlatılır ki? Şu an memnunum sanırım. Kıskanıyor muyum diye düşündüm ama kıskançlık böyle hissettirmezdi. İnan bana dünyada kıskandığım çok fazla şey var ve o hissi iyi bilirim. Ben de tam anlamıyorum aslında.

Pazartesi gecesi, yatmaya hazırlandığımız sıra ondan içten bir şekilde özür diledim. Kavgamız ve diğer rahatsızlık verdiğim konular için.

"Mark, sürekli özür diliyorsun. Kendini bu kadar aşağı çekmeyi bırakmalısın." Dedi.

"Suratım kan içindeyken aslında korkmuştum. Hayatım mahvoldu sanmıştım. Olduğundan daha çirkin bir burna sahip olup her şeyi daha da kötüye gidecek sanmıştım ama olmadı. Eskisinden iyi bir burnum var, stajyer olmaya hak kazandım ve hayatım her gün daha iyiye gidiyor."

Bütün bunları rahatlıkla söyledi ama sözleri beni sadece rahatsız etmişti. Çok iyi niyetlisin, dedim ona. O kadar iyisin ki insanların sana zarar vermesini bile önemsemiyorsun.

Çenemi kapattıktan bir saniye sonra küçük beynim çalıştığında ileri gittiğimi anlamıştım. Bu senin işin değil Mark. Herkes seninle aynı değil.

Aslında önceki konuşmalarımızı düşünürsek sinirleneceğini sanmazdım ama oturduğu yerden kalkıp yatağa uzandığında şaşırdım. Kaşlarını çatarak bir anda: "Bu hayatta en çok saygı duyduğum şey sahip olduğum zamandır ve inan bana, vaktim nefretle harcanamayacak kadar kısa." dedi.

"Bunu sen de öğrenmelisin." Diye de ekledi.

Beş gün boyunca aramızda geçen en kısa sohbet başlığımız buydu.

boy meets world | mark leeWhere stories live. Discover now