Bölüm 4|Geçmişin İzleri

6.8K 454 136
                                    


Keyifli okumalar🐣

***

Sinirle bahçe duvarının yanındaki çöp kutusuna sert bir tekme geçirdim. Dikkatsizliğim yüzünden elimizdeki tek fırsatta uçup gitmişti. Şimdi adamı nasıl bulacaktık? Kamuflajımın fermuarını biraz aşağıya indirip nefes alabilecek alan yarattım. Şırnak'ın soğuk havası boynumda gezinirken biraz sonra bir ambulans mahalleye giriş yaparak evin önüne yaklaşıp durmuştu. Ambulastan inip hızla yanıma yaklaşan sağlık çalışanı kadın, "Nerede?" diye sormuş, hiç istifimi bozmadan elimle yukarı katı göstermiştim. Birkaçı evden içeri girerken biri halen yanımda dikilmeye devam ediyordu. Benden bir işaret alamamış olacak ki "Sizi de götürmemizi ister misiniz?" diye sordu.

Sorusuna "Ne için?" demem üzerine işaret parmağıyla kolumdaki kurşun yarasını göstermişti. Ellerim olayın sıcaklığıyla unuttuğum yarama kayarken "Gerek yok ben hallederim." demekle yetindim.

Abartılacak bir şey yoktu alt tarafı bir sıyrıktı işte. Tekrar bana bakarken "Emin misini? Çok fazla kanıyora benziyor." dedi. Kolumdan bir miktar kan yere damlamıştı. Bunu ima ettiğini gösterircesine gözleri yeri işaret ediyordu. Başımı önemsiz olduğunu göstermek istercesine sallayıp "Kurşun sıyırdı, ciddi bir şey yok." demem üzerine 'ne halin varsa gör' dercesine yanımdan uzaklaşıp ambulansa bindi.

Tugay'a gidip durumu değerlendirmeden bir yere ayrılamazdım. Şu kadarcık sıyrıktan ölecek değildim.

Kapıdan çıkan Barlas ile bakışlarım o yöne kaydı. "Komutanım gelip buna bakmanız gerekiyor." demesi üzerine peşinden ilerleyip üst kattaki odalardan birine girdim.

Sağlık çalışanları diğer odada Selim'i ceset torbasına yerleştiriyorlardı. Bakışlarımı onlardan çekip Mete Üsteğmen'in elindeki diz üstü bilgisayara yönlendirdim. Üsteğmen'in yanına biraz daha yaklaşıp bana çevirilen ekrana bakmaya başladım. Benim ve abimin fotoğraflarının bulunduğu iki klasör vardı. Mete önce abimin klasörüne daha sonra benimkine girdi. Abimin çok fazla resmi yoktu ancak benim her hareketimin birer kopyası mevcuttu. Adamlar hiçbir hareketimi kaçırmamışlardı. Korkutucu olan burada yalnızca Şırnak'ta çekilmiş fotoğrafların olmamasıydı.

Adamlar seni yıllarca takip etmiş Laçin.

"Üsteğmenim fotoğrafların tarihlerine bakar mısın?" demem üzerine Mete klasörün ilk fotoğrafına kadar indi. Haki gömlek ve siyah jean pantolonlu fotoğrafımda siyah bir güneş gözlüğü takıyordum. Yüzümde geniş bir gülümseme vardı. Tek elim ile saçlarımı kulağımın arkasına iterken çekilmiş bir kareydi. Hafızamı zorlayıp hızla o günü hatırlamaya çalıştım.

İki Yıl Önce

"Oğlum hadi getirin şu etleri. Ağaç oldum mangalın başında."

Oğuz, elindeki maşayla bir yandan közleri karıştırıyor bir yandan da söylenip duruyordu. Onu çıldırtmaktan büyük bir zevk alan tim, inatla etlerin hazır olmasına rağmen götürmüyorlardı.

Biraz sonra artık sabrının sonuna gelen Oğuz, elindeki maşayı onun bu halinden büyük bir zevk aldığını çekinmeden gösteren Tuğrul'a fırlatıp "Sikicem etini de mangalını da benden bu kadar abi, zıkkımın kökünü yiyin." derken mesire alanında hepimizden uzak bir yere gidip oturmuştu.

Herkes onun bu haline kahkahalarla gülerken yerimden kalkıp yanına gittim. Elimi omzuna koyup "Sen takma onları. Her zaman ki gibi seninle uğraşıyorlar, çok çabuk gazlarına geliyorsun." dedim güzel bir tebessümle.

METELER: Sert Adamlar Sert Oynar!Where stories live. Discover now