26: başlayalım

3.7K 482 414
                                    

Saray hanımı prensin odasına geldiğinde onu yatağında bulamadığı için şaşırmıştı. Yoongi'nin birkaç ay içinde geçirdiği değişim ona da bir hayli ilgi çekici geliyordu. Prens önceden bu odadan çıkmaz, yatağından dışarıya adım atmazdı. Ama şimdi Jimin sayesinde kendisine daha çok güvenen, insanlardan eskisi gibi korkmayan, ayrıca kılıç ve ok konusunda da yetenekli olan bir prens hâlinde gelmişti. Bu başarıda katkısı olan en büyük isim şüphesiz ki Park Jimin'di.

Saray hanımı başta Jimin'in geçmişi yüzünden endişelenmişti ama içten içe onun bu iş için en doğru kişi olduğunu biliyordu. Gerçekten de öyle olmuştu. Prensle kurduğu bağ sayesinde onu bambaşka birine dönüştürmüştü. Saray hanımı başlarda onların arasındaki bu yakın ilişkiden rahatsız olsa da şimdi Jimin'e ne kadar minnettar olması gerektiğini biliyordu.

Yoongi'nin odasında gezinirken geçmiş zamanların anısı zihninde dolanıyordu. Yüzü yaralı küçük prense annelik etme çabası, onu koptuğu hayata geri bağlamak için uğraştığı zamanlar... Jimin bir anda gelip prensin eksik parçasını tamamlamış gibiydi adeta. Yoongi o geldiğinden beri hızla gelişmeye devam ediyordu.

Saray hanımı, prensin odasındaki eşyalara bakıp iç çekerken prens için yaptırdığı maskeleri koyduğu rafa geldi. Çeşit çeşit parıltılı maskeler burada Yoongi'nin takması için bekliyorlardı. Saray hanımı, bir gün oğlu olarak gördüğü bu gencin bu maskelere ihtiyaç duymamasını umuyordu.

Altın gibi sarı sarı parlayan maskeyi okşarken maskenin arka kısmına saklanmış küçük bir kutu fark etti ve duraksadı. Bu kutuyu daha önce burada gördüğünü hatırlamıyordu. Etrafına bakındıktan sonra kafasını iki yana sallayıp kutuya uzandı ve avuçlarının arasına aldı. Üstünde ejderha motifi oymaları bulunan ahşap bir kutuydu bu. Kilidi de yoktu, kadın kutuyu açarken merakla dolmuştu içi.

Kapak açıldığında kutunun içindeki küçük kağıtları gördü. Kimisi katlanmış, kimisi de küçük oldukları için katlamaya gerek duyulmadan öylece içine koyulmuştu. Kadın bu kağıtlarda ne yazdığını merak ediyordu ama içten içe suçlu da hissediyordu kendini. En sonunda dayanamayıp en üstteki kağıdı aldı ve katlanmış yerinden tutup açtı.

Gördüğü şey onu çok da şaşırtmamıştı çünkü böyle bir durumla karşılaşacağını önceden biliyordu. Okumayı bitirdiğinde diğer bir kağıdı alıp hızla onu da okudu. Aslında yazılan cümleler onun bile içinde bir yerlere dokunmuştu. Saf sevgi dolu bu satırlara kimin kalbi düşmezdi ki? Bedenini yere bırakıp zemine oturduğunda tükenmiş hissediyordu.

Bu mektupların hepsi Jimin'in prense olan sevgisinin hoş birer kanıtıydı. O kadar naif ve o kadar içten yazılmışlardı ki saray hanımı buna kızacak gücü bulamamıştı kendinde. Evet ikisi de erkekti, ona göre böyle şeyler hissetmeleri yanlıştı ama bu satırları okudukça Jimin'in kalbindeki saf duyguları daha iyi anlamaya başlamıştı.

Derin bir iç çekip mektupları aceleyle yerine koyarken ayaklandı. Şimdi içini çok daha büyük bir korku sarmıştı çünkü bu iki gence gelecekte neler olacağını tahmin etmek bile onu korkuya sürüklüyordu. Onlar için en iyisini dilemekten başka şansı da yoktu.

Prens Kyungsoo, o üzücü olayın ardından fiziksel olarak iyileşebilmiş olsa da ruhunu iyileştirme konusunda zorlanıyordu. Yaşadıkları şeyler kolay değildi. Henüz çok gençken kandırılmanın ne kadar hasta edici bir şey olduğunu öğrenmişti. Başka birisine bir daha aynı şekilde güvenebilir miydi, bilmiyordu. Fakat hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı da kesindi.

Bir süredir kafasındaki düşüncelerden kurtulmak için sarayın bahçesine çıkıp geziniyordu. Yaşadığı bu acı olaydan sonra kralın emriyle peşine birkaç muhafız koyulmuştu. Aralarında biraz mesafe olacak şekilde muhafızların önünden yürüyordu genç prens. Bir süredir böyle gezinmek ve doğanın içinde düşüncelere dalmak aslında ona iyi gelmişti.

scarface, yoonmin ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt