%60

259 36 9
                                    

"Ne yapacağız?" dedim yanımdaki ikiliye bakarak. Ellerim titriyordu. Benim aksime ikisi de serinkanlı görünüyordu. Aslında Sezar yine tepki olarak sessizce küfür ediyordu ama Çet hiç tepki vermiyordu. Düz bir duvar gibiydi.

"Bizi yaşatmazlar değil mi?" dedi Sezar. "Sizce bu görev kaç milyon lira eder?"

Gözlerimi iri iri açıp ona döndüm dehşetle. "Masum çocuklar öldü Sezar." dedim. Cümlesini kurmak bile dilimde kekremsi buruk bir tat bırakıyordu. "Sence daha büyük bir sorun yok mu?"

"Biz de ölü olacağız yakında." dedi. "Hem onlar çocuk, cennete gidecekler. Peki ya ben? Cehennemlerde yanacağım, ölmek istemiyorum."

"Sana inanamıyorum." dediğim sırada Çet sonunda bir tepki vererek ikimizi de susturduğunda aynı anda dikleşip ona baktık.

"Uzun sürmeyecek, bizi bulacaklar." dedi mavi gözlerinde yangının alevleri titreşirken. Bakışları böyle daha bir ürkütücü olmuştu. Ne düşündüğünü anlamak zordu. Korkmuyor muydu, kızgın mıydı, anlamıyordum.

Ama bundan önce, bana yaşattığı tarifsiz hayal kırıklığını sineye çekemiyordum. Ona her baktığımda içimde bir yerler eskiyip çürüyordu sanki.

"Ne yapabilirler ki?" dedim ürkekçe. "Bununla ilgili bir şey var mıydı sözleşmede?"

"Onu hiç okumadın öyle değil mi?" dedi dişlerini sıkarak. Gözleri hırsla kısılmıştı ve bana saldırmaya hazır bir aslan gibi görünüyordu. Ürküp, bir adım Sezara yaklaştığımı gözleri daha da koyulaştığında fark etmiştim ama olan olmuştu.

"Beni göt gibi ortada bırakmasaydın bunlar olmazdı!" dedim çirkefliğimin arkasına sığınarak. Artık her şeyi boşvermiştim. Madem ölecektik, o halde Sezar'ın bir şeyleri bilmesi önemli değildi.

"Sadece sen kızgınsın değil mi?" dedi üzerime yürüyerek. Uzun bedeninin gölgesi üzerime düşüp de beni resmen karanlıkta bıraktığında bir miktar titresem de yumruklarımı ve dişlerimi sıkıp karşısında dimdik durdum. Artık pısmak yoktu. "Sadece sen çaresiz olabilirsin. Mağduru oynamaya bayılıyorsun."

"Sen.."

"Asıl sen, gözlerini açıp bir baksaydın görecektin!" dedi suratıma doğru bağırarak. Sesinin şiddeti, resmen tüm bedenimi sarsmıştı. Korkuyla ellerimi gövdeme dolayıp bedenimi sakladım. Sanki bana attığı tekmeyi tekrar karnımda hissediyor gibiydim. "Babam ölmedi, ben odaya girdiğimde sen yoktun ama o, ölmemişti. Onu ben öldürdüm." dediğinde ise titreyen bedenim bu defa dondu. Bakışlarım anında onun yüzünü bulmuştu fakat o, sanki asla söylememesi gereken bir şeyi itiraf etmiş gibi arkasını dönmüştü. Ellerinizle saçlarını çekiştiriyorduk. Midemden boğazıma kadar acı bir his yükseldi ve yüzümün kireç bağladığına emindim.

"Neden?"desim fısıltıyla. Gözlerim ensesinde takılı kalmıştı. Şuanın gerçekliği sorgulamadan edemiyordum. Nasıl bu kadar basitçe, babasını öldürdüğünü söylüyordu? Ben, baba ne bilmiyordum bile ama o, pisliğin teki de olsa o adamı gerçekten seviyordu.

"Senin yüzünden." dediğinde kanım dondu. Öyle bir söylemişti ki çenem titredi. Bana verdiği değerin bir hiç olduğunu düşünmekle duymak oldukça farklıydı.

Kaşlarımı çatıp bir kaç adımla önüne geçtim ve kapattığı göz kapaklarına bakarak omuzlarından ittim sertçe. Tuhaf bir şekilde sendelemişti geriye doğru. "Senin baban, ölmeyi hak ediyordu!" dedim bağırarak. "Keşke ben yapmış olsaydım."

Dudaklarımdan döküldüğü an pişmanlık duymuştum. O anki öfkeyle fevrice söyleyivermiştim.

"Evet." dedi az önceki vahşi halinin aksine usulca, gözlerini açtığında mavilerinde hüzün görmek beni her şeyden daha çok şaşırtmıştı. "Dur artık, Bera." dedi sakince. "İkimizi de mahvediyorsun. Eğer peşimden gelmeseydin, kendine her şeyden uzakta yeni bir hayat kurabilirdin. Yaptıklarıma değerdi, en azından mutlu olmak için bir şansın vardı."

Maça Ası ve Sinek Valesi - GAYWhere stories live. Discover now